Ekonomim.com
Uğur Tandoğan
13 Aralık 2016
Bize PISA değil, pizza mı lazım?
Bize PISA değil, pizza mı lazım?
Dünya
PISA Araştırması
Geçen hafta PISA-2015 sonuçları açıklandı. Bu, üyesi olduğumuz “İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı” (Organization for Economic Co-operation and Development) OECD’nin, ülkelerin eğitim sistemlerini inceleyen bir araştırması. Araştırma 2000 yılından beri, her üç yılda bir yapılıyor. Onbeş yaşındaki çocuklar, yani zorunlu eğitimi tamamlamış öğrenciler mercek altına alınıyor.
Öğrenciler üç temel konuda değerlendiriliyor: Okuma , matematik ve bilim (Science). Neden bu üç konu? Çünkü kişinin okuması ve okuduğunu anlaması, öğrenme süreci için önemlidir. Ancak sadece anlamak da yetmiyor. Bundan bir sonuç çıkarması gerekiyor. Okuma testi, bunu ölçüyor.
Matematik ise, bilimin dili. Bilimde ilerlemekten, günlük alışverişte aldanmamaya kadar matematik her yerde. Hani demiş ya bir ademoğlu “Ya sen dayak yememişsin, ya da sayı saymasını bilmiyorsun”. Eğer matematik bilmezsen bu yaşamda çok dayak da yersin.
Bilim derseniz, bu yüzyılda her yerde. OECD Genel Sekreteri’nin söylediği gibi “Bilim, sadece tüpler, ya da periyodik tablodan ibaret değil. Basit bir konserve açacağından, çok gelişmiş uzay aracına kadar her şeyin temelinde bilim var. Herkesin bir bilim adamı gibi düşünmesi gerekiyor.” Bilim adamı gibi düşünmek ne demek ? Önüne konulan delilleri inceleyip bundan bir sonuç çıkarmaktır. Bilimsel gerçeklerin de zaman içinde değişebileceğini kabul edip, her zaman “Acaba?” sorusunu sorabilmektir. Önüne konan her şeyi, doğrudur deyip hemen kabul etmeden önce, sorgulamak, aklın süzgecinden geçirmektir.
Türkiye ve dünya
OECD’nin 2015 yılında yaptığı bu araştırmaya 72 ülke, 540.000 öğrencisi ile katılmış. Her üç dalda da birinci Singapur. Singapur, Türkiye ve OECD ülkeleri ortalama puanları şöyle:
Okuma Matematik Bilim
Singapur: 535 (1) 564(1) 556(1)
OECD: 493 490 493
Türkiye: 428 (50) 420(49) 425(52)
Görüldüğü gibi durum hiç iç açıcı değil. Bu 72 ülke arasında öğrencilerimiz, okumada 50’nci, matematikte 49’uncu ve bilimde 52’nci sırada.
Peki dağılım nasıl? Hiç mi iyilerimiz yok? Üstün başarılı olanların oranı nedir? Bu üç konunun en az birisinde üstün başarı gösteren öğrencilerin dağılımı da şöyle:
■ Singapur: %39.1
■ OECD: %15.3
■ Türkiye: %1.6
Başka bir deyişle 1000 öğrencimizden sadece 16 tanesi üstün başarı göstermiş.
Peki en alttakilerin oranı nedir? Bu üç konunun üçünde de puanları en altta olan öğrencilerin dağılımı da şöyle:
■ Singapur: %4.8
■ OECD: %13
■ Türkiye: %31.2
Yani 1000 öğrencimizden 312 tanesi, başka bir deyişle hemen hemen üçte biri, okuduğunu doğru dürüst anlamıyor, bakkala giderse aldanacak, önüne konulanlardan bir sonuç çıkaramayacak durumda.
Sonuç
Rakamlar ortada. Eğitim sistemimiz sınıfta kalmış; başarısızız.
Bence bu, beklenen bir sonuçtu. Eğitim sistemi değiştire değiştire, yaz-boz tahtasına çevrilirse; bilim ve sanata sırt çevrilip, milli eğitim bağnaz düşüncelere, cemaatlere teslim edilirse; öğretmenlik prestijli bir meslek olmaktan çıkarılıp, “Bir yeri kazanamazsa, hiç olmazsa öğretmen olur” seviyesine getirilirse tablo bu olur. Bu tablo sadece, mevcut veya geçmiş bir iki hükümetin de hatası değildir. Bu durum, uzun zamandır süren, ama son yıllarda hızlanan bir çürümenin sonucudur.
Eğitim, uzun soluklu bir yatırımdır. Doğru bir strateji, tutarlı bir yaklaşım ister. Ve bunu gerçekleştirecek, yöneticisinden, öğretmenine vizyoner, yaratıcı, bilgili, azimli ve fedakâr bir insan gücü kadrosuna gerek vardır. Eğer bu ülkede şu an iyi bir şeyler yapılıyorsa bunu, aydın kafalı, temiz yürekli fedakâr kadroların yetiştirdiği, iyi yetişmiş insanlarımıza borçluyuz. Eğer eğitim sistemimizdeki bu çürüme devam ederse, milli eğitim bakanları ortadaki acı gerçeğe rağmen, çıkan sonuçları hâlâ “hala- amca tekerlemesi”ni hatırlatır biçimde yorumlamaya kalkarsa, gelişmiş ülkelerin getir-götür işlerini, sadece kas gücü gerektiren işlerini yapacak nesiller yetiştiririz. O zaman belki de, “Her tarafınız PISA olsa ne yazar. Bize PISA değil, pizza lazım” diyen milli eğitim bakanları bile çıkarabiliriz.
Bu yazı 1,835 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
23 Nisan 2024
Genç işsizliği
-
16 Nisan 2024
İklim değişimi hayati bir konudur
-
2 Nisan 2024
Yalan söylemenin yeni biçimleri
-
26 Mart 2024
Nereden nereye
-
19 Mart 2024
Çalışma saatleri azalırken
-
12 Mart 2024
Başarılı üç güzel insan
-
5 Mart 2024
Çalışma düzeninde esneklik: Hibrit çalışma
-
27 Şubat 2024
Bir cesur yürek daha durdu
-
20 Şubat 2024
Akıllı telefona akılsızca bağımlılık
-
13 Şubat 2024
Bulutlara nasıl bakıyorsunuz?
-
6 Şubat 2024
İşten çıkarmalar üzücüdür
-
30 Ocak 2024
Etik ve meslekler
-
30 Ocak 2024
Etik ve meslekler
-
23 Ocak 2024
Bir motor yolculuğu
-
16 Ocak 2024
Yeni bir yıla başlarken (2)
-
9 Ocak 2024
Yeni bir yıla başlarken
-
26 Aralık 2023
Toplam ücret paketinde seyahat
-
19 Aralık 2023
Mangal partisi
-
12 Aralık 2023
Toplu işten çıkarmalarda iletişim
-
5 Aralık 2023
Faydalı bir meyve ve zararlı üretimi
Yorumlar
+ Yorum Ekle