Bir taşla iki kuş vurmak
|Akşam Gazetesi| |27.10.2009|
Seçimlerin ve krizin etkisiyle bütçe açığı rekora koşuyor. Resmi verilere göre, son 9 aylık bütçe açığı 41,8 milyar TL. Açığın en önemli nedeni, gelirler yerinde sayarken giderlerin artması. Giderlerin azaltılması yönünde bir adım atılmaması nedeniyle sorunun çözümünü gelir cephesinde aramak gerekiyor.
Krizden çıkış için tüketimi canlandırmaya yönelik uygulanan KDV ve ÖTV indiriminin hem tüketimi hem de vergi gelirlerini artırma yönündeki olumlu etkisi açıkça ortada. Eylül ayında dahilde alınan KDV yüzde 55,9 ve ÖTV yüzde 0,8 arttı. İndirimli KDV ve ÖTV oranı uygulaması 3 Eylül tarihi itibarıyla sona erdi ve oranlar tekrar eski haline geldi. KDV oranlarının birden artırılması, şemsiyeyi tersine çevirebilir. Varlık barışıyla kaynak girişini sağlamak için yoğun çaba gösteriliyor. Ancak onun da kendi içinde barındırdığı bazı olumsuz düzenlemeler var. Vergi incelemesi açısından 2008 yılının ve 16 Haziran 2009 tarihinden önce incelemeye alınmış mükelleflerin kapsama dahil olmaması gibi...
Kaynak sorununun çözümü için şimdilik borçlanma yolunun tercih edildiği göze çarpıyor. Borç için en önemli adres bankalar. Konuya bankalar açısından bakıldığında da, devlete borç vermenin doğru bir seçim olduğu gözüküyor. Devlet 'sağlam' bir müşteri, risk sıfıra yakın, faiz oranı fena değil...
ANCAKKKKK
Bankacılık sistemi, ekonominin dolaşım sistemi gibi çalışması gereken bir özellik taşıyor. Birey ve kuruluşlardaki 'atıl' durumdaki fonların toplanarak ihtiyaç sahiplerine tahsis edilmesi özellikle kriz dönemlerinde çok önemli.
Ne var ki, bankalar parayı verecek iyi bir müşteri buldukları için bu misyon yerine getirilemiyor. Bu yapı nedeniyle özel sektöre ya kredi vermiyorlar ya da ağır koşullarda kredi veriyorlar. Bu durum, ekonominin asıl ihtiyacı olan yatırımların yapılmaması sonucunu ortaya çıkartıyor.
Özel sektör ise kaynak sıkıntısı nedeniyle yatırım yapamadığı gibi, işletmelerin 'cari' ihtiyaçlarını bile karşılayamıyor. Sonuçta da alışılmış ve beklenen manzaralar karşımıza çıkıyor: Ekonominin küçülmesi, işsizliğin artması, fabrikaların kapanması...
DEVLET, KAYNAĞI BAŞKA YERLERDE ARAMALI
Kısaca özetlemeye çalıştığımız bu yapının sürdürülebilirliğinin olmadığı ortada. Bunlara ek olarak kaynak konusunda ulusal ve uluslararası kısıtların varlığı da bir gerçek. Bu durumda devletin finans için başka kaynaklara yönelmesi gerekiyor.
Birkaç kez yazdık, devletin vergi ve prim alacakları 100 milyar TL'yi aşıyor. Yürürlükteki faiz oranlarıyla bunların tahsil olanağı yok. Bu durumda bu alacağın tahsili için bir düzenleme yapılması en doğru seçim olur.
YAPILANDIR BORÇLARI, CANLANSIN BÜTÇE
Devletin vergi ve sigorta primi alacakları için yıllık yüzde 30 oranında gecikme zammı uygulanıyor. Kriz nedeniyle zor durumda olan borçluların, bu faizlerle borçlarını kapatması neredeyse olanaksız. Bu durumda, borçların ödenebilecek şekilde yapılandırılması uygun bir çözüm yolu.
Bu yol kesinlikle 'af' değil, 'ödeme kolaylığı'. Bu kapsamda, borç asıllarına dokunulmaz, gecikme zamları TÜFE oranına göre yeniden yapılandırılır. Bu şekilde yeniden belirlenen borçları peşin ödemek isteyene indirimli ödeme olanağı sağlanır. Taksitle ödemek isteyenlere ise 24, 30 ya da 36 ay vade yapılır.
Futbol kulüplerinin borçlarının 10 yılda (120 ayda) ve yıllık yüzde 4 faiz oranıyla ödenmesi için kanun çıkmıştı. Benzeri bir olanak esnafa, sanatkara, tüccara ve şirketlere de sağlanabilir. Böyle bir düzenleme bir taşla iki kuş vurulmasını sağlar.
Böylelikle, devletin IMF'ye de bankalara da ihtiyacı olmaz. Devletin kaynak ihtiyacının azalması, bankaların özel sektöre daha uygun koşullarda kredi vermelerinin de yolunu açar. Sonuçta hem devlet hem de vatandaş kazanır.
Soru ve Cevaplar
Ödenmeyen ikramiyemiz için dava açmamız mı gerekiyor?
6 EKİM 2009 tarihli AKŞAM'daki emekli ikramiyeleri hakkındaki yazınızı büyük bir memnuniyetle okudum. Size özellikle çalışmalarınızdan dolayı çok teşekkür ederim.
Ben de son üç senemde isteğe bağlı sigortalı olduğumdan dolayı on sene önce SSK'dan emekli oldum. Esas hizmetimin kalan 20 küsur senesinde Emekli Sandığı'na bağlı memur olarak çalışmış idim. Pek tabii ben de ikramiye alamadım. Acaba tek tek dava açarak mı ikramiye alabileceğiz? Yoksa 5 Haziran'dan sonra ikramiyemiz sandık tarafından otomatikman ödenir mi? H. Rahmi Öztuna
Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararının yürürlüğe gireceği 5 Haziran 2010 tarihine kadar, son defa Emekli Sandığı'na tabi bir görevden emekliye ayrılmamış oldukları için emekli ikramiyesi ödenmeyenlere bu ikramiyelerinin ödenmesi için bir düzenleme yapılırsa, Emekli Sandığı sizin durumunuzda olanların ikramiyelerini herhangi bir işleme gerek kalmadan öder. Ancak, sizin durumunuzda olanların ikramiyelerinin ödenmesi için yasal bir düzenleme yapılmazsa, Anayasa Mahkemesi kararına istinaden otomatikman bir ödeme yapmaz. Bireysel olarak dava açılması gerekir. Dava açmak için de yeni bir düzenleme yapılmasını veya 5 Haziran 2010 tarihini beklemek gerekmez.
AKLINIZDA BULUNSUN
|
GÜNÜN SÖZÜ
|
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle