En Sıcak Konular

Bumin Doğrusöz
Ekonomim.com

Bumin Doğrusöz
31 Aralık 2009

Anayasa Mahkemesi kararlarının yaşama geçirilmesi



Anayasa Mahkemesi kararlarının yaşama geçirilmesi
31.12.2009 | Bumin Doğrusöz

 Yazılarımızı takip eden değerli okurlarımızın hatırlayacağı gibi, Anayasa Mahkemesi 15 Ekim tarihli oturumunda vergi mevzuatında yer alan düzenlemelerden bazılarını iptal etmişti. Bunlardan iki tanesi günümüz uygulamasını da etkilediğinden uygulamacılar açısından daha önemsenir hale geldi.
Bu iki önemli iptal kararından ilki Gelir Vergisi Kanunu'nun 103. maddesinde yer alan ve 5479 sayılı kanunla değişik (halen uygulanmakta olan) vergi tarifesinin son diliminin ücretliler için iptali konusundadır. Bu iptal kararına göre ücretliler hiçbir zaman, ister bordro ile ister yıllık beyanname ile vergilendirilsin, yüzde 35 oranında vergilendirilemeyecektir. Bilindiği gibi 5479 sayılı kanunun bu maddesinin anayasaya aykırılığı CHP milletvekilleri tarafından açılan iptal davasında ileri sürülmüş, dilekçede, 5479 sayılı kanuna kadar ücretlilerin ayrı tarifeye göre vergilendirildiği, bu kanunla ayrımın kaldırıldığı, ücret dışı gelirlerin ilk diliminde ücretlilerle eşitlik sağlamak amacı ile yüzde 5 indirim yapılmasına karşılık, ücretlilerin tabi olduğu son dilimde eşit indirim yapılmadığı, böylece ücretlilerin vergi yükünün artırıldığı ve maddenin anayasanın 73/2. maddesine aykırı düştüğü ileri sürülmüştü.
Bu iptal kararının açıklanmasından sonra, brüt ücret gelirleri 50.000 TL'yi aşan ve dolayısıyla ücretlerinin söz konusu rakamı aşan kısmı yüzde 35 oranında vergilendirilen ücretliler, kendilerinden kesilen vergilerle ilgili olarak ihtirazi kayıt dilekçesi vererek veya işverenlerine muhtasar beyanname ekinde verdirerek dava açmaya başladılar. Aslında bize göre bu davanın ücretliler tarafından açılabilmesi için ihtirazi kayda da gerek yoktur. Çünkü burada mükellef konumunda olan ücretliler ne vergiyi hesaplamakta, ne kesmekte ve ne de idareye ödemektedirler. Bu işler ve işlemler, kanunun verdiği yetkiye istinaden, idare ile mükellef arasında bir üçüncü kişiyi oluşturan, vergi sorumlusu sıfatını haiz işverenler tarafından yapılmaktadır.
Bu davaların açılmasında uygulamada iki noktada tereddüt oluştuğunu gözlemledim. Bunlardan birincisi, ücret ödemelerinin geç yapıldığı hallerde dava açma süresinin de ödemeye göre hesaplanıp hesaplanmayacağı konusundadır. İdari Yargılama Usulü Kanunu'na göre tevkif (stopaj) suretiyle ödenen vergilerde dava açma süresi hak sahiplerine ödemenin yapıldığı günü izleyen günden itibaren işlemeye başlayacaktır. Ancak Gelir Vergisi Kanunu stopajın yapılmasını, nakden veya hesaben ödeme tarihine bağlamış olması dolayısıyla buradaki ödemeyi de "nakden" veya "hesaben" ödeme olarak anlamak gerekmektedir. Bu nedenle dava açma süresinin hesabında, nakdi ödemenin geç yapıldığı hallerde, ücrete hak kazanılan ve dolayısıyla bordro yapılan tarihin dava açma süresinin hesabında dikkate alınması gerekecektir.
Bu konudaki ikinci tereddüt ise bu davanın işveren tarafından bu durumdaki ücretliler için toplu olarak açılıp açılamayacağıdır. Uygulamada bazı işverenlerin ücretlilerden vekâlet veya temsil yazıları toplayarak bu davayı açtıkları görülmektedir. Bize göre bu mümkün değildir. Yargı anlayışında da bu davanın mükellefler tarafından açılması gerekmektedir. Çünkü verginin eksilmeye yol açtığı malvarlığı mükellef durumundaki ücretlinin malvarlığıdır. Davanın idare aleyhine sonuçlaması halinde, alacak hakkı ücretli lehine oluşacaktır. Ücretli ile işveren arasındaki hizmet akdinde ücretinin net olarak kararlaştırılmış olunması, bana göre, bu durumu etkileyen bir unsur değildir.
Anayasa Mahkemesi'nin güncel uygulamayı yakından ilgilendiren ikinci kararı Gelir Vergisi Kanunu'nun geçici 69. maddesinde yer alan "sadece 2006, 2007 ve 2008 yıllarına ait" ibaresini iptal ederek kazanılmış yatırım indiriminden yararlanma hakkını yok eden, hukuk güvenliği ilkesine aykırı düzenlemeyi iptal etmesidir. İstisnaya konu iktisadi kıymete ilişkin harcamaların yapıldığı yılda başlanması ve indirilecek tutara ulaşılıncaya kadar devam olunması biçimindeki yatırım indirimi istisnasından yararlanmaya zamanında yürürlükteki mevzuata göre hak kazananlar, bu haklarına böylece tekrar kavuşmuşlardır. Pek çok mükellef bu karar dolayısıyla üçüncü dönem geçici vergi beyannamelerini ihtirazi kayıtla vermişlerdir. Ancak bu kurumlardan sadece bir kısmı ihtirazi kayıtlı beyanlarından sonra dava açmamışlardır.
İhtirazi kaydın anlamı, yargılama usul hukukumuzda, yapılan beyana karşı dava yolunun açık tutulmasıdır. Bundan öte bir hak sağlaması mümkün değildir. İhtirazi kayıtlı beyandan sonra dava açılmaması halinde, ihtirazi kayıt hükümden düşer. Bu nedenle beyanı ihtirazi kayda dayalı olarak yapıp, dava açmaksızın, ihtirazi kayıttan hak beklemek veya ihtirazi kayıtla beyanda bulunanlara ileride yorum yolu ile hak tanınacağına ilişkin beklenti içerisine girmek, pek anlamlı bir davranış değildir.
Anayasa Mahkemesi'nin ücretlilerle ilgili iptal kararı, kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasından 6 ay sonra, buna karşılık yatırım indirimi ile ilgili kararın yayımı ile birlikte yürürlüğe girecektir. Kararlar henüz yayımlanmamış ve yürürlüğe girmemiş olmakla birlikte, artık bu hükümlerin anayasaya aykırılığı "Yüksek Mahkeme"nin Maliye Bakanlığı'na resmen duyurduğu kararı ile sabit hale gelmiştir. Yargı anlayışında mahkemelerin anayasaya aykırılığı sabit olmuş hükümleri kararlarına esas alamayacakları pek yerinde olarak benimsendiğinden, inancımız bu davaların kazanılacağı yönündedir.


Bu yazı 2,843 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 18 Nisan 2024 Emisyon primleri istisnası ve sorunları
    • 16 Nisan 2024 Kurumlar vergisinin oranının saptanması
    • 4 Nisan 2024 Avans kar payları ne zaman beyan edilir?
    • 28 Mart 2024 2023 yılında elde edilen kar payları ve beyan yükümlülüğü
    • 26 Mart 2024 Arabulucuya başvuru ve şüpheli alacak karşılığı
    • 21 Mart 2024 Vergi incelemelerinin pişmanlığa etkisi
    • 19 Mart 2024 Binek otomobillerin giderleri ve elektrikli araçlar
    • 14 Mart 2024 Yıllık beyanda eğitim ve sağlık harcamaları indirimi
    • 12 Mart 2024 Kiraların gerçek gider yöntemi ile beyanında idari yaklaşımlar
    • 7 Mart 2024 Kira gelirlerinin gerçek gider yöntemi ile beyanı
    • 5 Mart 2024 Kiraların vergilendirilmesi ve emsal kira bedeli esası
    • 29 Şubat 2024 Vergi suçları ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması
    • 27 Şubat 2024 Özelgeler ve yanıl(t)ma
    • 22 Şubat 2024 Nakdi sermaye artırımını teşvikte 2023 indirim oranı revizesi
    • 20 Şubat 2024 İşletmelerde gider özgürlüğü
    • 15 Şubat 2024 Konut kira gelirlerinde istisna
    • 13 Şubat 2024 Değerli Konutlar Vergisinde muafiyetler
    • 8 Şubat 2024 Değerli konutlar vergisinin 2024 uygulaması
    • 7 Şubat 2024 Afet hukukunun dağınıklığı
    • 1 Şubat 2024 Örtülü sermayenin hesabı




    BİZE ULAŞIN: info@resulkurt.com
    TWİTTER/resulkurt34

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    10,848 µs