(Akşam Gazetesi - 11.02.2010)
Çağdaş vergi sistemlerinde vergi, mükelleflerin beyanına dayalı olarak tarh edilir. Vergi tarhında mükellefin beyanının esas alınması, bu beyanların başıboş ve keyfi olması anlamına gelmiyor. İdare, kamu kesimi için yaşamsal önem taşıyan vergilerin kayba uğratılmasını önlemek amacıyla mükelleflerin vergi konusuna giren işlemlerini zamanaşımı süresi içinde inceleme olanağına sahip.
Vergi sistemimizde de beyan esası benimsenmiş durumda. Ancak çeşitli nedenlerle bazı mükelleflerin beyanname vermesi gerekmiyor. Bu durumdaki mükelleflerin beyanname vermek istemeleri halinde bu beyannameler kabul edilmiyor.
BEYANNAMEYE NET DEĞERLER YAZILIYOR
Gelirin vergilendirilmesinde kazancın net tutarı dikkate alınıyor. Örneğin, bir esnafın elde ettiği hasılattan yapmış olduğu giderler düşülüyor ve vergilendirilecek kazanca ulaşılıyor. Mükellefin başka kaynaklardan kazançları olması halinde onların da net tutarları vergilendirilecek kazanca ekleniyor.
Bu yapı, gelirin tanımında yer alan 'safi' özelliğinin bir gereği. Böylece mükelleflerin gerçek kazançlarının vergilendirilmesi sağlanmaya çalışılıyor.
BEYANNAME ÜZERİNDEN YAPILACAK DİĞER İNDİRİMLER
Beyanname veren gerçek usulde gelir vergisi mükellefleri, beyan ettikleri gelir toplamı üzerinden başka indirimler yapma olanağına da sahipler. Bu indirimler Gelir Vergisi Kanunu'nun (GVK) 89. maddesinde 11 başlıkta düzenlenmiş durumda. Biz burada bu indirimlerin eğitim ve sağlıkla ilgili olanlarına değineceğiz.
Mükellefler, GVK'nın 89. maddesine göre; kendisi, eşi ve küçük çocukları için yapılan eğitim ve sağlık harcamalarını beyanname üzerinden indirebiliyorlar. Bu indirimlerin yapılabilmesi için bazı koşulların sağlanmış olması gerekiyor.
İNDİRİM KOŞULLARI
Eğitim ve sağlık harcamalarının indirilebilmesinin ilk koşulu, harcamanın Türkiye'de yapılması. Yani, yurtdışında yapılan eğitim ve sağlık harcamalarının indirilmesi mümkün değil. İkinci koşul ise bu harcamaların gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinden alınacak belgelerle ispatlanması. Bu bağlamda, vergi mükellefi olmayan vakıf üniversitelerinden alınacak belgelere dayalı olarak indirim uygulanamıyor.
Belirtilen koşulların yerine getirilmesi halinde, eğitim ve sağlık harcamalarının tamamı indirilemiyor. Yapılacak indirim beyan edilen gelirin yüzde 10'unu aşamıyor. Aşması halinde, indirim beyan edilen gelirin yüzde 10'uyla sınırlı olarak yapılabiliyor.
BEYANNAME VERMEYENLER YARARLANAMIYOR
Eğitim ve sağlık harcamalarının beyan edilen gelirden indirilmesi uygulaması sadece beyanname veren gelir vergisi mükellefleri için geçerli. Bazı kişiler, vergi ödemelerine rağmen beyanname vermek zorunda değiller. Bu durumdakiler beyanname vermek isteseler bile kabul edilmiyor.
Ücretliler, faiz geliri elde edenler ve stopaj yoluyla vergilendirilen bazı vergi mükellefleri de bu tür harcamaları yapıyorlar. Ancak, bu durumdakiler beyanname vermedikleri için yapmış oldukları eğitim ve sağlık harcamaları nedeniyle indirim uygulamasından yararlanamıyorlar.
İndirimden yararlanamayanların büyük bir çoğunluğunun vergisi stopaj yoluyla alınıyor. İndirimden yararlananlar ise vergisini yıl bittikten sonra iki taksit halinde ödüyorlar. Yani, bu indirimler konusunda birileri lehine ayrımcılık yapılacaksa vergisini peşin ödeyenlere öncelik verilmesi gerekmez mi?
Bir yandan 'belge düzeni oturtulacak' deniyor. Diğer yandan, belge düzenini sabote edecek uygulamalara imza atılıyor. Bunu anlamakta zorluk çektiğimizi belirtmek isteriz. İlgili ve bilgililerin bu konuda gerekli duyarlılığı göstereceğini umuyoruz.
Soru ve Cevaplar:
Basım ve gazetecilik işyerlerinde çalışanların erken emekliliği
01.01.1969 doğumluyum. 06.06.1991 SSK girişim var. SSK başlangıcımdan itibaren Hürriyet Hürbasın, Sabah Birleşik Basın ve şu an Sabah Turkuvaz dağıtımda çalışmaktayım. 19 yıl sigortalı sürem ve 5700 gün primim var. Sizin bir yazınızda basın sektörü çalışanı farklı diyorsunuz. Ben ne zaman emekli olabilirim? l Mehmet Abacılar
506 sayılı SSK'nın Ek 5. maddesine göre Basın İş Kanunu'na tabi olarak çalışılanlara sigortalılık süresinin her tam yılı (360 günü) için 90 gün itibari hizmet süresi veriliyordu. İtibari hizmet süresi sigortalılık süresine ekleniyor ve ayrıca beş yıldan çok olmamak üzere emeklilik için gereken yaş hadlerinden indiriliyor. Ancak bu uygulama 1 Ekim 2008 tarihine kadar olan sigortalılık süreleri için geçerli. Bu tarihten sonra Basın İş Kanununa tabi olarak çalışanlarda itibari hizmet süresi kaldırıldı.
Çalışmanızın Basın İş Kanununa tabi olup olmadığını belirtmemişsiniz. Çalışmanız Basın İş Kanunu'na tabi ise 1 Ekim 2008 tarihinde kadar bu iş kolunda geçen prim ödeme gün sayınızı bilmemiz ve emeklilik yaşından yapılacak indirimi buna göre hesaplamamız gerekiyor.
4857 sayılı İş Kanunu'na tabi olarak çalışıyorsanız itibari hizmet süresi almanız söz konusu değil. Bu durumda genel olarak sigortalıların tabi olduğu emeklilik şartlarına tabi olursunuz ve 06.06.1991 sigorta başlangıcıyla 53 yaşınızı doldurduğunuzda emekliliğe hak kazanırsınız. Askerliğinizi ilk defa sigortalı olduğunuz tarihten önce yaptıysanız, bir aylık askerlik borçlanması yapmanız halinde, 52 yaşınız doldurduğunuzda emekliliğe hak kazanırsınız.
Ara dinlenmesi farklı zamanlarda kullandırılabilir mi?
Günlük çalışma süresi içinde öğle tatili olarak verilen bir saatlik süre, farklı zamanlarda ve parçalı olarak verilebilir mi? l A. Sarılı
4857 sayılı İş Kanunu'nun 68. maddesine göre, günlük çalışma süresinin ortalama bir zamanında o yerin gelenekleri ve işin gereğine göre ayarlanmak suretiyle işçilere; dört saat veya daha kısa süreli işlerde on beş dakika; dört saatten fazla ve yedi buçuk saate kadar (yedi buçuk saat dahil) süreli işlerde yarım saat; yedi buçuk saatten fazla süreli işlerde bir saat, ara dinlenmesi verilir.
Bu dinlenme süreleri en az olup aralıksız verilir. Ancak bu süreler, iklim, mevsim, o yerdeki gelenekler ve işin niteliği göz önünde tutularak sözleşmeler ile aralı olarak kullandırılabilir. Dinlenmeler bir işyerinde işçilere aynı veya değişik saatlerde de kullandırılabilir.
Hacizde zor kullanma
Kamu alacakları sebebiyle haciz uygulanmasında istenmesi halinde, kilitli ve kapalı yerlerin açılması ve her türlü eşyanın gösterilmesi zorunludur. Gerekmesi halinde bu yerler zorla açtırılır, kilit ve benzerleri kırılabilir. Haczedilen malların zorla alınmasında, duruma uygun olarak her türlü zora başvurulabilir. Kamu borçlusunun üzerinde haczedilebilir nitelikte mallar bulunması ve kendisinin bunları teslim etmek istememesi ya da saklaması halinde, şahsına karşı da zor kullanılabilir.
GÜNÜN SÖZÜ
Friedrich Schiller |
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle