DÜNYA-ŞEREF OĞUZ

Bize döviz gerek. Hem de yılın ikinci yarısı için gerek. Taşıma suyla döndürdüğümüz değirmenin arkına korona geldi oturdu ve biz bu suyu nereden bulacağız? Başlıca iki kaynak var: 1-ihracat ve 2-turizm. Korona seyahat kısıtları, salgın endişesi ve tatil anlayışının dönüşmesiyle turizmimiz, bayağı zorda.

İç turizmi harekete geçirelim de bu bizim kapasitemize yetişmez. Kaldı ki sektörün lira üzerinden dönen ekonomisi kısmen canlansa da bize; cebinde döviz taşıyan turist gerekiyor. Avrupa Birliği’nin aldığımız tüm hijyen tedbirlere rağmen Türkiye’ye turist göndermeme yaklaşımını kabullenmek zor.

Bu yüzden turizm bugün diplomasinin sorunları arasında yerini almış durumda… AB’nin inadı, %20 ekonomik sebeplerden (AB’nin turizm harcaması AB’de kalsın, dışarı gitmesin) %80’i ise siyasi sebeplerden kaynaklanıyor.

Eğer döviz sağlayacak kısıtlı kaynakların başında turizm gelirleri varsa, bu kanalı açmak için yoğun diplomasi atağına ihtiyaç var. Yalnızca Dışişleri’nin gayretiyle yetinemeyiz. Turizm sektörü ve iş dünyamız, küresel bağlantılarını da harekete geçirip kamu diploması atağı başlatmalı…

Ülkeye sadece Avrupa’dan turist gelmiyor. Bunun Brexit sürecindeki İngiltere’si var, Afrika’sı var, Amerika’sı, Uzak Doğu’su var. Tıpkı ihracatta DEİK’in 2009’da başlattığı yeni pazar arayışları gibi, özel sektörümüzün de potansiyel turist kaynaklarını araştırması, bulması ve ikna etmesi gerekiyor.

TURİZMDE EKSEN KAYMASI ŞART

Tıpkı 2009’daki Küresel Kriz sonrası ihracatçılarımızın yeni pazar arayışları hamlesi gibi turizmde geleneksel ülkelerin dışına yönelik kamu diplomasisi zorunlu görünüyor.

AB’nin nazını niyazını çekmeye devam edelim ama Dışişleri yanı sıra özel sektörümüzün küresel ağlarını kullanarak farklı ülkelerde dövizli turist arayalım. Kamu diplomasisini canlandırmanın zamanı geldi de geçiyor bile…