Ekonomim.com
Uğur Tandoğan
28 Kasım 2019
Saygı meselesi
Hareketliliğin nedeni
Pazartesi günleri sabahları, genel müdürlükte “Hafta aydınlatma” turuna çıkardım. Her odaya girip çalışanlara günaydın demek, hal hatır sormak hoşuma giderdi. Bir insan kaynakçısı olarak da işimin bir parçası idi. Kaynaktan enerji alıyordum. Bu hareket insanların da hoşuna gidiyordu. Bunun dışında bir şey daha da beni memnun etmişti. İlk hafta sonunda insanlara enerji verdiğimi fark etmiştim. Girdiğim hemen hemen her odada bir hareketlilik yaşanmıştı. Düşünmeye başlamıştım. Acaba gülümsemem mi etkilemişti onları? Yoksa ses tonumdaki sevecenlik mi? O zamanlar bir de bir “Bankacı hangi renkleri giymeli, hangi renkleri giymemeli? Kahverengiden neden kaçınmalı?” gibi muhabbetler de vardı. Acaba giydiğim renkler mi insanları hareketlendiriyordu? İkinci pazartesi bilimsel bir deneme yapayım dedim. Giydiğim elbiseyi ve papyonumu değiştirdim. Daha ilk girdiğim odada yine bir hareketlilik gözledim. Diğer odalarda da aynısı oldu. Bunun üzerine hareketlerin kendisine odaklandım. Ben odaya girdiğimde çalışmakta olanlar hemen ceketlerine saldırıyor ve ceketlerini giyip önünü ilikliyorlardı. Masalarında oturanlar ayağa kalkıyorlardı. İşi gereği gazete okumaları gerekenler bile sanki “Teksas, Tommiks” okurken yakalanmış ortaokul öğrencisi gibi davranıyor ve gazetelerini katlayıp ayağa kalkıyorlardı. Odalara getirdiğim enerjinin(!) nedenini bulmuştum. Bu, bürokrasideki bir “saygı” ifadesi idi.
Mayo önü iliklemek
Bankanın yaz kampı bana bağlı bir müdürlüğün sorumluluğunda idi. Bir toplantıda kamp yönetimi konusu gündeme gelmişti. Genel Müdür bana “Yazın kampa gidip oradan çalışsan. Hem dinlenirsin, hem de kampın işleyişini denetlersin. Ne dersin?” diye sormuştu. Ben de şöyle cevaplamıştım: “Gerçekten iyi olurdu. Ben rahat ederdim. Ancak oraya tatile gelen çalışanlarımız rahat edemezler. Çünkü beni gördüklerinde elleri mayolarına gidiyor.
Alışkanlıkları nedeniyle, ceket giydiklerini sanarak ilikleyecek düğme arıyorlar”. Batı kültüründe yetişmiş Genel Müdür, “Yapma?” deyip hayret etmişti.
Sıranın üstüne oturan öğrenci
Bir yaz mevsimi idi. Yazlıkta idik. Proje yaptığım bir okulun yöneticisi arıyordu. Okulda IB (International Baccalaureate) Programı vardı. Bu programdaki Yönetim (Management) dersini verecek Amerikalı Hoca dersi veremeyeceğini beyan etmiş ve ülkesine dönmüştü. “Aman Hocam, zor durumdayız; bu dersi ne olur siz verin“ dediler. Zor durumdaydılar; yardım etmeliydim. Yazlıktan erken dönmek zorunda kaldık.
Sınıf mevcudu 9-10 kişi idi. Çok keyifli bir dönem geçirdim. Çünkü çocuklar benim üniversitedeki öğrencilerimden daha ilgili idiler. Hepsi kendi çapında ilginç çocuklardı. Örneğin, bir kız öğrenci zaman zaman sandalyede değil de sıra üstüne oturarak dersi izlerdi. Arkadaşları ona takılırdı, ama hiç tınmazdı. Ben de hiç ses etmezdim; çünkü dersi iyi dinlerdi. Bakardım ikinci ders sıradan inmiş, yerine oturmuş. Bu hareketi o zaman da bir saygısızlık olarak görmedim. Aradan yıllar geçti. Bir gün üniversitede yapılan bir konferansın dağılışına rastladım. Bir genç kadın yanıma geldi. “Hocam beni tanıdınız mı?” dedi gülümseyerek ve son derece saygılı bir biçimde. Bu genç kadın, vaktiyle sıra üstüne oturan öğrencimdi. Bir yayın evinin editörü olmuştu.
Sonuç
Türk Dil Kurumu sözlüğünde “saygı” şöyle tanımlanmaktadır: Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu.
Saygı konusundaki iki hususu belirtmek istedim. Kendisini bir şekilde “değerli, üstün, yararlı, kutsal” gören kişi saygı görmeyi beklemektedir.
Eğer karşı taraf, bu kişiyi aynı şekilde göremezse sorun ortaya çıkmaktadır. Kişinin sadece bulunduğu koltuğa güvenerek saygı beklemesi doğru değildir. Saygı bekleyen kişinin de karşı tarafa sevgi ile hoşgörü ile davranması gerekir. Örneğin bir valinin, bacak bacak üstüne attı diye birisini bir törende herkesin içinde kürsüden azarlaması hoşgörü sınırı içinde değildir.
Diğer husus ise, saygı gösterisinde kullanılan davranış biçimleridir. Örneğin, bürokrasimizde saygı göstergeleri ceket giymek, ceket düğmesi iliklemek gibi çok biçimsel tavırlara indirgenmiştir. Aslında en önemli saygı göstergesi, işe gösterilen özen olmalıdır.
Bu yazı 1,131 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
2 Nisan 2024
Yalan söylemenin yeni biçimleri
-
26 Mart 2024
Nereden nereye
-
19 Mart 2024
Çalışma saatleri azalırken
-
12 Mart 2024
Başarılı üç güzel insan
-
5 Mart 2024
Çalışma düzeninde esneklik: Hibrit çalışma
-
27 Şubat 2024
Bir cesur yürek daha durdu
-
20 Şubat 2024
Akıllı telefona akılsızca bağımlılık
-
13 Şubat 2024
Bulutlara nasıl bakıyorsunuz?
-
6 Şubat 2024
İşten çıkarmalar üzücüdür
-
30 Ocak 2024
Etik ve meslekler
-
30 Ocak 2024
Etik ve meslekler
-
23 Ocak 2024
Bir motor yolculuğu
-
16 Ocak 2024
Yeni bir yıla başlarken (2)
-
9 Ocak 2024
Yeni bir yıla başlarken
-
26 Aralık 2023
Toplam ücret paketinde seyahat
-
19 Aralık 2023
Mangal partisi
-
12 Aralık 2023
Toplu işten çıkarmalarda iletişim
-
5 Aralık 2023
Faydalı bir meyve ve zararlı üretimi
-
28 Kasım 2023
Selden geçip kumda boğulmak
-
21 Kasım 2023
İnsan sesine hasretim
Yorumlar
+ Yorum Ekle