Ekonomim.com
Bumin Doğrusöz
19 Ocak 2016
VERGİ USUL KANUNU TASARISI (3) / Tasarıda vergi cezaları
VERGİ USUL KANUNU TASARISI (3) / Tasarıda vergi cezaları
Maliye Bakanlığı'nca hazırlanan Vergi Usul Kanunu Tasarı taslağında vergi ceza sistemi, eski sistem esas alınmakla birlikte pek çok önemli değişikliklerle birlikte yeniden kurgulanıyor.
Vergi ziyaının tanımı değişmemekle birlikte vergi ziyaına yol açan fiillere verilen idari para cezasında bazı değişiklikler öngörülmekte.
Taslağa göre; vergi ziyaına sebebiyet veren fiilin ikmalen veya idarece tarhiyatı gerektiren fiillerden olması halinde uygulanacak ceza, halen olduğu gibi kayba uğratılan cezanın bir katı olacaktır. Ancak vergi ziyaına sebebiyet veren fiilin resen tarhiyatı gerektiren fiillerden olması halinde uygulanacak cezanın kayba uğratılan verginin iki katı olması öngörülüyor.
Vergi ziyaına yol açan fiiler için uygulanacak idari para cezasının kademeli olması, uzun zamandır bizim de savunduğumuz bir görüştür. Ancak kademenin, incelemenin, harici incelemeyi gerektirip gerektirmemesi, mükellefin kasten hareket edip etmediği, vergi ziyaının maddi gerçeğe mi yoksa vergi güvenlik müesseselerinin uygulamasından mı kaynaklandığı, mükellefin inceleme elemanı ile işbirliği içinde olup olmadığı, kayba uğratılan verginin oranı gibi faktörlere göre olması gerekirken, tarhiyat şekline göre yapılacak kademelendirme bence hem yanlıştır hem de idarenin ve yargının iş yükünü arttıracaktır.
Her şeyden önce, ceza üzerinde idare söz sahibi olacaktır. Danıştayın eski yıllardaki içtihadına göre; ikmalen yapılabilecek bir tarhiyat resen de yapılabilirse de resen yapılması gereken bir tarhiyatın ikmalen yapılması mümkün değildir. Ancak Danıştay Kararlarında son yıllarda tarhiyat tipi üzerine bir tartışmaya rastlamak mümkün değildir. Em azından bu konuda çeşitli davalarda ileri sürülen savlar, kararlarda, -önemli görülmemiş olacak ki- tartışma konusu yapılmamıştır.
Taslağın uygulanması halinde, ceza tarhiyatları aleyhine açılan davalarda bu defa, tarhiyatın doğru tipe göre yapıldığını idare ispat etmeye çalışacak, yargı bir de bunu incelemek ve tartışmak durumunda kalacaktır. Hele ki eski içtihatların, yani ikmalen tarhiyat konusu bir tarhiyatın resen de yapılabileceği görüşü benimsenirse, bu defa da kesilecek ceza üzerinde idare söz sahibi olacaktır.
Öte yandan taslakta, vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren fiillerin, mükellefiyet tesis ettirilmesi gerektiği halde tesis ettirilmeksizin ticari, zirai veya mesleki faaliyette bulunmak suretiyle işlenilmesi halinde cezanın yarı oranda arttırılarak kesilmesi öngörülmektedir.
Mükellefiyet dışı kalmanın, bir başka deyişle kayıt dışı çalışmanın önüne geçmek için öngörülen bu düzenlemeye, ana fikir itibariyle katılmamak mümkün değildir. Ancak burada dikkate alınması gereken bir nokta da, maddi vergi kanunlarının pek çok gri alan içerdiği, bazı hallerde mükellefiyet tesis ettirmenin gerekip gerekmediğinin dahi tartışmalı olduğu, hatta bazı konularda idari anlayış ile yargı anlayışı arasında farklılıklar bulunduğu hususudur, ki bu husus pek çok haksız ceza artırımlarına da yol açabilecek niteliktedir.
Örneğin, dernek ve vakıfların bazı faaliyetlerinde iktisadi işletmenin ne zaman meydana geldiği net çizgilerle belli değildir. Miras kalan arsada kat karşılığı inşaat yaptırıp oluşan daireleri satan pek çok kişiye mükellefiyet tesis ettirilip cezalı ticari kazanç tarhiyatı yapılmasına karşılık, yargı anlayışında bu faaliyet mükellefiyet tesis ettirmeyi gerektiren bir ticari faaliyet olarak görülmemektedir.
Bu konu daha önce Vergi Konseyi'nde de tartışılmış ve Konsey Tasarı Taslağı'nda, halen mevcut Kanunda bulunan (ki yeni taslağa da alınan) işe başlamanın belirtisi kabul edilen haller gerçekleşmesine rağmen mükellefiyet tesis ettirmeme özel olarak bir ceza düzenlemesi kapsamına alınmıştı. Yine aynı yol benimsenebilir.
Öte yandan hürriyeti bağlayıcı cezaları gerektiren fiillerin, mükellefiyet tesis ettirmeden işlenilmesi halinde de hükmedilecek hürriyeti bağlayıcı cezanın da yarı oranda arttırılması öngörülmektedir. Aynı sakınca burada da mevcuttur.
Kaldı ki, taslakta yer alan, vergi suçları için verilecek hürriyeti bağlayıcı cezalar konusunda hükmün açıklanmasının geri bırakılamayacağı veya cezanın ertelenemeyeceği yahut seçenek yaptırımlara (örneğin para cezasına) çevrilemeyeceği şeklindeki düzenleme de pek ağırdır.
Vergi suçlarından çok daha ağır nitelikteki suçların cezası için bu müesseseler uygulanabilirken, zaten yaptırım olarak ceza adaletine dahi aykırı şekilde (ki bunu daha önce de yazmıştım) ağır olan vergi hapis cezalarında bu müesseselerin uygulanmamasını düzenlemek, ceza sistemini hem de ceza adaletini daha fazla zedeleyecektir.
Bu yazı 2,281 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
25 Nisan 2024
Kurumlarda örtülü sermaye
-
18 Nisan 2024
Emisyon primleri istisnası ve sorunları
-
16 Nisan 2024
Kurumlar vergisinin oranının saptanması
-
4 Nisan 2024
Avans kar payları ne zaman beyan edilir?
-
28 Mart 2024
2023 yılında elde edilen kar payları ve beyan yükümlülüğü
-
26 Mart 2024
Arabulucuya başvuru ve şüpheli alacak karşılığı
-
21 Mart 2024
Vergi incelemelerinin pişmanlığa etkisi
-
19 Mart 2024
Binek otomobillerin giderleri ve elektrikli araçlar
-
14 Mart 2024
Yıllık beyanda eğitim ve sağlık harcamaları indirimi
-
12 Mart 2024
Kiraların gerçek gider yöntemi ile beyanında idari yaklaşımlar
-
7 Mart 2024
Kira gelirlerinin gerçek gider yöntemi ile beyanı
-
5 Mart 2024
Kiraların vergilendirilmesi ve emsal kira bedeli esası
-
29 Şubat 2024
Vergi suçları ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması
-
27 Şubat 2024
Özelgeler ve yanıl(t)ma
-
22 Şubat 2024
Nakdi sermaye artırımını teşvikte 2023 indirim oranı revizesi
-
20 Şubat 2024
İşletmelerde gider özgürlüğü
-
15 Şubat 2024
Konut kira gelirlerinde istisna
-
13 Şubat 2024
Değerli Konutlar Vergisinde muafiyetler
-
8 Şubat 2024
Değerli konutlar vergisinin 2024 uygulaması
-
7 Şubat 2024
Afet hukukunun dağınıklığı
Yorumlar
+ Yorum Ekle