En Sıcak Konular

Güçlü kökleri olan dev bir ağaç gibi

27 Mayıs 2022 16:20 tsi
Güçlü kökleri olan dev bir ağaç gibi Dr. İbrahim Bodur tarafından 1957 yılında kurulan Çanakkale Seramik Fabrikaları A.Ş. ile temelleri atılan Kale Grubu, bu sene 65. yılını kutluyor. Kale Grubu’nun Başkanı ve CEO’su Zeynep Bodur Okyay, “Sorumlu ve duyarlı liderlik anlayışımız doğrultusunda

Güçlü kökleri olan dev bir ağaç gibi

DÜNYA

Didem ERYAR ÜNLÜ

Türk sanayinin duayenlerinden merhum İbrahim Bodur, özgün bir kalkınma modelinin peşinden koşan bir sanayici... Türkiye’de sanayinin Anadolu’ya yayılmasının öncülerinden... Bilime, teknolojiye gönül vermiş yenilikçi bir yatırımcı... Doğduğu topraklar ile bağını koparmayan bir vatansever... İnsanı her şeyin önüne koyan bir hayırsever... Sivil toplumun gücüne inanan bir vizyoner... Kültürel mirası el üstünde tutan bir sanatseverdi... Dr. İbrahim Bodur tarafından 1957 yılında kurulan Çanakkale Seramik Fabrikaları A.Ş. ile temelleri atılan Kale Grubu, bu sene 65. yılını kutluyor.

“Sorumlu ve duyarlı liderlik anlayışımız doğrultusunda yalnızca üretimeye ve büyümeye değil, ürettiğimiz değerleri toplumla paylaşmaya devam ediyoruz” diyen Kale Grubu Başkanı ve CEO’su Zeynep Bodur Okyay ile 65 yılı geride bırakmanın sırrını konuştuk. İbrahim Bodur’un “Sizi siz yapan öz değerlerinize sahip çıkın. Çünkü onlar sizi bir ağacın kökleri gibi ayakta tutacaktır” sözleri çok değerli. Kale Grubu’nun 65 yıldır sahip olduğu değerleri yaşatabilmesinin sırrı nedir?

Ben Kale Grubu’nu belki de bu sözün etkisiyle her zaman derin, güçlü kökleri olan dev bir ağaca benzetmişimdir. Çünkü dallarımız daima sert rüzgarlara karşı dayanıklı, köklerimiz ise sürekli dışa ve aşağıya doğru büyümeye devam ediyor. Tıpkı bir ağaç gibi, hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğumuz su ve besini köklerimizde, bizi biz yapan değerlerimizde arıyoruz. Rahmetli İbrahim Bey’in baş tacı ettiği memleket sevdası, insan sevgisi, üretim aşkı gibi değerleri kutup yıldızlarımız yaptık. Kendisi yerel değerlerle küresel vizyonu çok iyi birleştirmişti. Biz de onun izinden giderek, yerel değerlerimizi kaybetmeden, geleneklerimiz ve yetkinliklerimizi birleştirerek geleceğe ilerliyoruz. Dünyada her şey değişirken değişmeyecek tek şeyin, değerlerimiz olduğuna inanıyoruz. Her zaman onlara bakarak yönümüzü tayin ediyoruz. Babamdan bize intikal eden bu değerler, aynı zamanda gelecek nesillere de bırakacağımız en anlamlı miras. Bu anlamda dün ile yarın arasında köprü kuruyorlar.

Kale Grubu’nun bu yıl 65’inci kuruluş yıl dönümünü idrak ediyoruz. Grubumuz bu değerler ışığında nice 65 yıllara daha güçlü bir şekilde devam edecek. Köklerinden aldığı ilhamla özünü korurken, ülke ekonomisi ve insanı için, dokunduğu herkes için daha güzel işler başarma gayesiyle çalışmayı sürdürecek.

Merhum İbrahim Bodur, önce insanı, sonra insana yatırımı, eğitimi; yerel kalkınmayı, yenilikçiliği, girişimciliği, insan emeğine saygıyı ilke edindi. Bu bakış açısı çok önemli bir liderlik gerektiriyor. Türk sanayi sektörünün en önemli kadın liderlerinden biri olarak, nasıl tanımlıyorsunuz daha iyi bir dünya için liderlik etmeyi?

Babamın sık sık dile getirdiği “Sanayi sadece kişiyi değil, bütün toplumu kalkındırır” sözünü duyarak büyüdüm. Bu sözü elbette sadece girişimcilik vizyonuyla söylemiyordu, aynı zamanda insan ve çevre için kalıcı faydaya odaklanmak temel şiarıydı. Yıllar sonra bu yaklaşımın Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları olarak karşımıza çıkması da İbrahim Bodur’un ne kadar ileri görüşlü ve evrensel olduğunun göstergesi.

Bizim davamızda insana ve doğaya saygı daima var olmuştur. Farkımızı işveren olarak değil, ‘değer veren’ olarak yaratmayı amaçlıyoruz. 65 yıllık köklü geçmişi olan bir sanayi grubu olarak yaptığımız her iş, attığımız her adım, birilerinin hayatına dokunsun ve iyileştirsin istiyoruz. İşimize değer katmak için sorundan değil, sorumluluktan besleniyoruz.

Pandemi, felsefemizin ne kadar doğru ne kadar haklı olduğunu teyit etti. Bugün pandeminin de etkisiyle herkes sosyal faydadan ya da ‘amaç’tan söz eder oldu. Biz ise bu farkındalığa çok uzun yıllar öncesinden erişmiş bir grubuz. Değer ve sorumluluk odaklı vizyon ortaya koyarken sadece kaynak ayırmaktan ziyade, iş yapış biçimlerinin, eylem-söylem birliğinin ve sahiciliğin önemli olduğunu düşünüyorum. Söylem tek başına yeterli değil, artık eyleme de geçmek gerekiyor. Bugün artık hiçbir şirket, yıllık faaliyet raporuna birkaç paragraf ekleyerek üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiğini iddia edemez. Bu tür sosyal fayda odaklı çalışmalarınızı sosyal sorumluluk gibi değil, bir iş modeli gibi planlayıp kaynak ayırmanız gerekiyor. Bugün iyice karmaşık hale gelen yeni dünya düzeninde, yeniliklere öncülük edebilecek ve oyunun kurallarını yeniden yazabilecek dinamik ve cesur liderlere ihtiyaç duyulduğu bir gerçek. Bugünün liderleri, kendilerini kurumsal yapıların, prosedürlerin ve kuralların tasarımcısı olarak görmekten acilen vazgeçmek zorunda. Sadece şirketlerini ya da hissedarlarını düşünmekten bir adım daha ileri giden, çalışanlarına ve topluma değer veren, daha iyi bir yaşam için neler yapılabileceğine odaklanan ve bu anlamda geniş çapta bir iş birliğine sıcak bakan liderlerin zamanı şimdi… Ben de tüm enerjimi kendi etki alanım kapsamında yerel, ulusal ve küresel anlamda daha fazla neler yapabilirim sorusunun cevabını bulmaya harcıyorum.

“Egosistem” değil, “ekosistem” zamanı diyorsunuz. Ben merkezli ve aslında günü kurtarmaya odaklı küresel bir sistemde, bu dönüşümü gerçekleştirmek nasıl mümkün olacak? Şirketler nasıl bir rol üstlenmeli?

Dünyada artık egosistemler yerine ekosistemlerin hâkim olmasını gönülden destekliyorum. Yepyeni bir dünya düzeniyle karşı karşıyayız. Dönüşen bu yeni dünyayı, eski dünyanın kurallarıyla modelleriyle yönetemeyiz. Bugüne baktığımızda geçmişe göre bir şeyin farklı olduğunu görüyoruz: Ne pahasına olursa olsun büyümek ne olursa olsun üretimi artırmak anlayışı değişiyor. Adına paydaş kapitalizmi denen, çalışanından müşterisine, sivil toplumdan kamuya bir şirketin dokunduğu herkesle bir ekosistem oluşturmasını öngören yaklaşım yükselişte. Çünkü artık toplumun da beklentisi bu yönde. Sürdürülebilirlik hiç kuşkusuz bir rekabet meselesidir. Bunun altında iki faktör var: İstikrar ve verimlilik. Mevcut iş modelleri rekabet etmek için gerekli istikrar ve verimliliği sağlamıyor. Fark yaratabilmek adına değişmeli, evrilmeli ve güçlenmeliyiz. İklim değişikliğiyle mücadele, küresel ekonomi için yeni koşullar belirliyor. Fırsat penceresi daralıyor; hızlı davranan kazanırken, geride kalan kaybediyor. Bazı çevrelerde, daha uzun vadeli etki için eylemi geciktirme eğilimi hala var. Ancak ilerici kuruluşlar proaktif davranıyorlar. “Bu rekabette ben de varım” diyerek iş modellerini kökten değiştiriyorlar. ‘Al-Kullan-At’ yani doğrusal (lineer) iş modelleri, ‘Kullan-Yeniden Kullan-Paylaş’ döngüsel iş modeline evriliyor. Döngüsellikte şirketler kendi iş modellerini dönüştürürken, ekosistemlerini de beraberinde geliştiriyorlar.

Kale Grubu olarak, önümüzdeki döneme dair plan ve projeleriniz neler olacak?

Kale Grubu çatısı altında 17 şirket ve 5 bini aşkın çalışan bulunuyor. Seramikten yapı kimyasallarına, Ar-Ge’den savunma ve havacılık sanayine kadar faaliyet gösterdiğimiz her alanda yatırımlarımızı derinleştiriyor, ülkemizin bu alanda dünyada söz sahibi ülkeler arasına girmesi için çalışıyoruz. Yapı ürünleri grubunda Avrupa’nın 6., dünyanın en büyük 17. üreticisi konumundayız. Türkiye’nin en önemli ihracatçı firmaları arasında yer alıyoruz. Ürünlerimiz bugün 70’i aşkın ülkede, 400 noktada tüketicilerle buluşuyor. Yurt dışına yönelik kapasite artış planlarımız, hedef ülkelerde üretim yatırımlarımız ile büyüme ivmemizi artırmayı hedefliyoruz. Savunma ve Havacılık alanında ise dünyada sayılı ülkelerde olan kabiliyetlere sahip olup küresel projelerin en büyük paydaşlarından biriyiz. Yatırım odağımızda dijital dönüşüm, inovasyon ve sürdürülebilirlik var. Bu başlıklarda katma değerli ve etki odaklı projeler gerçekleştirmek üzere çalışıyoruz. Grup ciromuzun yüzde 2’sinden fazlasını Ar-Ge çalışmalarına ayırıyoruz. Babamdan gördüğüm gibi, benim için de başarının en önemli kriteri şu: Tüm paydaşlarımızla sahici ve samimi bağ kurmak, her işimizde sosyal faydayı önceliklendirmek, topluma ve ülkemize karşı sorumluluğumuzu yerine getirmek. Kale Grubu olarak geleceğe yolculuğumuzda en önemli gücümüz; toplumda, paydaşlarımızda, çalışanlarımızda yarattığımız güven duygusu olacak. Kurucumuz gibi bizim için de Türkiye’yi yeni hedeflere taşımak her şeyin önünde yer alıyor. Ülkemizin ve güzel insanlarımızın potansiyeline güveniyoruz, doğru işler yapıldığı takdirde hepimizi daha iyi günlerin beklediğine yürekten inanıyoruz.

Siz bir iş kadını ve bir anne olarak, geleceğe umutla bakabiliyor musunuz? Sizce dünyamızın önündeki en büyük riskler neler? Çocuklarımızı daha iyi bir gelecek bırakma şansımız olduğunu düşünüyor musunuz?

Bugün yaşadığımız sorunların birçoğunun insanoğlu yapımı olduğunu düşündüğümde, dünyadaki tüm insanların ortak derdinin mutlu bir hayat yaşamak olduğunu hatırladığımda, hepimizin aynı gemide olduğunu herkesin bir gün göreceğine inandığımda gelecek için umutlu olabiliyorum. İstesek de istemesek de dünya tarihi açısından kritik bir dönemeçte bulunuyoruz. Bizim bugün yaptıklarımız, geleceğin akışını değiştirecek. Daha güzel bir dünya, daha güzel bir Türkiye için hepimizin üzerine düşen sorumluluklar var. Ben şahsen kıyamet senaryolarını bir kenara bırakıp umudu yeşertmek, neler yapabileceğimize dair yenilikçi fikir üretmek ve daha fazla zaman kaybetmeden harekete geçmek gerektiğine inanıyorum. Nobel Ödüllü Portekizli yazar Jose Saramago, ünlü kitabı Körlük’te şöyle diyor: “Asıl körlük, umudun tükendiği bu dünyada yaşamaktı.” Umuyorum ve tüm kalbimle diliyorum ki, hiçbirimizin umudu tükenmesin!

"EVİN SENİN DÜNYAN, DÜNYA SENİN EVİN"

Kale Grubu’nun “İyi Bak Dünyana” hareketi tüm bu değerlerin ‘harekete’ geçirilmesi anlamına geliyor. “Taahhüt vermekten vazgeç, harekete geç” diyorsunuz. İyi Bak Dünyana ile kimlere ulaşmayı ve temelde nasıl bir fayda, farkındalık yaratmayı hedefliyorsunuz?

Dünya bizim evimiz… Bu muhteşem gezegen hepimizin yaşam alanı. Onun hayatı bizim hayatımız, geleceği ise bizim geleceğimiz. Dolayısıyla gezegenimizi koruyup kollamalı, gözetmeliyiz. “İyi Bak Dünyana” hareketinin temelinde bu anlayış yatıyor. Pandemi döneminde filiz vermeye başlayan bu hareketin çıkış noktası, sorun olarak gördüğümüz her şeyi mikro seviyeye indirip, özümüze dönüp, harekete geçerek değiştirebileceğimize olan inancımız oldu. Kendi dünyalarımızda başlatacağımız küçük değişimlerin birleşerek, geleceği şekillendiren, dünyayı iyileştiren anlamlı bir dönüşüm haline geleceğine inanıyoruz. Burada yine insanı merkeze koyuyoruz. Her bir birey önce kendinden başlayarak zihninden, bedeninden, ruhundan başlayarak kendi rutin alışkanlıklarında yapacağı ufak iyileşmelerle yola çıkmalı. Herkesin kendi etki alanında, iş yerinde, elinin değdiği her mekânda özen duygusuyla fark yaratabileceğine inanıyoruz. Sürdürülebilir ekosistemler için hayal kuruyor, dünyaya iyi gelen davranışların sürdürülebilir olmasını amaçlıyoruz. ‘Disiplinlerarası paylaşımlara imkân veren üretim ve buluşma noktası’ olma hedefiyle yola çıktığımız ve bu anlamda kısa sürede önemli mesafe kat eden Kale Tasarım ve Sanat Merkezi (KTSM) “İyi Bak Dünyana”nın öncüsü. Sanat ve tasarım, bizim için topluma dokunma fırsatı bulduğumuz çok özel alanlardan biri. Dünyanın sanat ve tasarımla daha iyi bir yer olacağına inanıyoruz. Biz geleneksel iş kolumuzdan da aldığımız ilhamla toprakla bağ kurmayı, köklenmeyi ve öze dönüşü önemseyen bir grubuz. Buradan yola çıkarak KTSM de “Evin senin dünyan, dünya senin evin” bilinciyle herkesi bir amaç uğruna etki yaratmak için harekete çağırıyor.

"SOSYAL GİRİŞİMCİLER BİZİ GELECEĞE TAŞIYACAK KANATLARIMIZ"

Kale Grubu, İbrahim Bodur Sosyal Girişimcilik Ödülleri ile hayata değer katan, toplumsal fayda sağlayan, daha iyi bir gelecek yaratmayı hedefleyen sosyal girişimlere destek veriyor. Sosyal girişimcileri diğer girişimcilerden ayıran temel fark nedir sizce?

“Yalnız kendin için yaşamamak, doğduğun ve doyduğun topraklara değer katmak”, grubumuzun temel felsefesi. Bu anlamda yolumuzun sosyal girişimcilerle kesiştiğine inanıyorum. Çünkü onlar da bizim tercih ettiğimiz gibi şikâyet etmek yerine çözüm aramaya yönelen, ‘bizi geleceğe taşıyacak kanatlarımız’… Dünyadaki herkesin ortak tek bir arzusu var; daha adil, daha eşit, daha yeşil ve daha kapsayıcı bir dünyada yaşamak… Eğer böyle bir dünya istiyorsak, konfor alanımızdan çıkmalı ve elimizi taşın altına sokmalıyız. İşte sosyal girişimciler, aramızda bu cesareti gösteren insanlar. Eski bir Afrika atasözü, “Yaranın yanında bir nimet bulunur” der. Sosyal girişimciler adeta bu sözü gerçekleştirmek için çaba gösteren cesur yürekler. Daha yaşanabilir, daha güzel bir dünya hayaliyle yakın ya da uzak dünyanın herhangi bir yerindeki insanların yaşamlarında büyük bir değişiklik yapmak, daha az şanslı olanlara hayatta kendi amaçlarını bulmaları için gerekli becerileri kazandırmak için çalışıyorlar. Biz de onlara destek vermek, ellerinden tutup cesaretlendirmek için son beş yıldır İbrahim Bodur Sosyal Girişimcilik Ödül Programı’nı düzenliyoruz. Geride kalan beş yılda, 1.500’e yakın başvuru aldık. Bugüne kadar gelen başvuruların içinde 52 tanesi finale kalmayı başardı; şu anda her biri kendi alanında fark yaratan 17 kazananımız var. Onlardan çok şey öğrendik, birbirimizi besledik. Bugün de önümüze çıkan fırsatları birlikte değerlendiriyor, hedefe birlikte yürümekten mutluluk duyuyoruz.

Sosyal girişimcilik ekosistemine sunduğumuz katkıyı daha da derinleştirmek adına, bu yıl Dünyasına İyi Bakanlar Akademisi’ni hayata geçirdik. Bunun ardında şöyle bir tespit yatıyor; Türkiye’de sosyal girişimcilik alanında atılan tüm adımlara karşın halen ekosistemde bir kapasite eksikliği söz konusu. Bölgeler arası fırsat eşitsizlikleri ve sosyal girişimcilikle ilgili nitelikli eğitime erişim kısıtları sebebiyle, ülkemizde yeterli sayıda sosyal girişimcinin ortaya çıkabileceği ve sürdürülebilir bir biçimde desteklenerek büyüyecekleri bir ortam maalesef yok!

Biliyorsunuz Kale Grubu olarak, her yıl 23 Mayıs tarihinde kurucumuz merhum babam İbrahim Bodur’u anma töreni gerçekleştiriyoruz. Babamın aramızdan ayrılışının altıncı yıl dönümünde, anma törenimizi sosyal girişimcilik üzerine bir etkinlik ile yaparak onun 65 yıl önce inşa ettiği değerleri en güzel şekilde yaşatmayı hedefliyoruz. Anma törenimizi; sosyal girişimcilik konusunda kazandığımız tecrübe, gençlerle ilgili çalışmalara duyduğumuz heves, yıllar içinde gerçekleştirdiğimiz iş birlikleri ve ‘İyi Bak Dünyana’ vizyonumuzu harmanlayıp 30 Mayıs Pazartesi günü Müze Gazhane’de gençlerle ve sosyal girişimcilerle birlikte düzenleyeceğiz.” 



Bu haber 686 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.








    BİZE ULAŞIN: info@resulkurt.com
    TWİTTER/resulkurt34

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    10,571 µs