En Sıcak Konular

ASO'dan devlete 'barter' usulü para basma önerisi

8 Temmuz 2019 08:07 tsi
ASO'dan devlete 'barter' usulü para basma önerisi Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir’den piyasada çarkların dönmesi için yeni bir öneri geldi.

ASO'dan devlete 'barter' usulü para basma önerisi

DÜNYA 

Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir, piyasada çarkları durduğunu, bu çarkı döndürebilmek için devletin reel sektöre olan 161 liralık borca karşılık tıpkı kripto para gibi Hazine'nin barter parası basmasını önerdi.

Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir’den piyasada çarkların dönmesi için yeni bir öneri geldi.

Özdebir, devletin reel sektöre olan 161 milyar liralık borcunu, Hazine’nin basacağı ‘tüccara özel para’ ile ödeyebileceğini, bu paranın ve çarpan etkisinin, çarkları çevirebileceğini söyledi.

Özdebir, konuyla ilgili Ankara Temsilcimiz Ferit Parlak’ın sorularını yanıtladı.

Piyasada çarkların durduğuna dair birçok duyum alıyoruz. Doğruluk payı varsa, çarkları döndürebilmek için bir öneriniz var mı?

Devletin reel sektöre 161 milyar lira borcu var. KDV iadeleri var, ihracattan kaynaklananlar var, karayolları var, mal ve hizmet alımlarıyla ilgili ödemeler var. Geçenlerde bir arkadaşımız geldi. Devletten 17 milyon hak ediş alacağı varmış ve 4 aydır maaş ödeyemiyormuş. Elindeki parayı çalışanlara harçlık veriyormuş. “20 yıldır ilk defa SSK’yı yatıramadım” diyor. SSK’yı yatıramayınca ceza ve faiz ödüyorsunuz. Ayrıca, SSK’yı ödeyemediğiniz için hak ediş alamıyorsunuz. Böyle bir kısır döngü var. Devlet alacağına faiz yürütüyor, borcuna yürütmüyor. Bu kısır döngü nasıl çözülür diye düşündük. İdarenin para basmasına yönelik bir formül geliştirdik. Tıpkı kripto paralar gibi, hazine, barter parası basmalı. Adına ne dersek diyelim. Bu bozdurulamasın, dönüp dolaşacağı yer kamu maliyesi olsun. “Ben iş yaptım, devletten 100 lira alacağım var. Bana 100 liralık bir kupon verdi. Ben bu kuponla  malzeme alabilmeliyim. Bankaya olan borcumu ödeyebilmeliyim. Bankaya teminat olarak verebilmeliyim. Ve devlete olan ödemelerimi bu kuponla yapabilmeliyim. Mesela  SSK, muhtasar, KDV bu kuponla ödenebilir. Dolayısıyla itibari bir para yaratmış oluruz. Bu para piyasada sirkülasyonu sağlar. Çarpan etkisiyle beraber iş hacmini artırır, yeni iş hacmi yaratır.

Bu tür uygulamaların, kamunun nakit dengesini bozabileceği yönünde düşüncelere bir yanıtınız var mı?

Bu bir tahvil değil. Yani, “Şu tarihte, şöyle ödenecek” diye bir ödeme taahhüdü değil. Alacağına karşılık, vatandaşın alacağı olan bir kağıt. Bu kağıt elden ele dolaşıyor. Devlete borcu olanın eline geçtiği zaman da devlete borcunu bu kağıtla ödüyor. Bu bir mahsuplaşma aracı. 10’ar binlik kuponlar halinde yapılabilir. Zaten devlete döneceği için bu kuponlar, ister 5 ister 10 bin olsun. Faizi de olmayacak.

Bu yada benzeri bir uygulama yapılamazsa, ne olur?

Şirketlerimizin borçlulukları çok yüksek. Bankalarımızın daha fazla kredi açacak imkanları kalmadı. Firmaların da daha fazla borçlanacak imkanları yok. Kamunun, reel sektöre kaynak aktarabilmesi lazım. Kamunun borçlanma kabiliyeti çok daha yüksek. Kamu bu şekilde vatandaşa borcunu öderse, tamam, nakit dengesini bozacak bir harekettir, ama, kamu nakit ihtiyacını piyasadan borçlanarak karşılayabilir. Firmaların, şahısların tek tek yapamadığını kamu yapabilir. Ve çok rahatlatır piyasayı. Piyasada sirkülasyon başladığı zaman, çarpan etkisi olacak ve müthiş bir iş hacmi yaratılabilecektir. Bu kamunun da faydasına. Oradan bir 30-40 milyar dağıtılsa piyasaya çok iyi olur.

30 milyar lira yeterli olur mu?

Yeterli değil ama ciddi bir iş hacmi yaratır. Çarpan etkisi yaratır. Ben 10 lirayı size verdim. Aynı kağıdı siz başkasına vermek suretiyle bir 10 liralık daha iş hacmi yaratırsınız. 5 adrese uğrasa, 5 kat çarpan demektir bu. Şu anda zaten en büyük sıkıntı çarkların dönmemesi. Bu çarkları çevirecek bir şey. Bu para, tasarruf yapabileceğin bir para olmayacak. Faizi olmayacak çünkü. Bunu alıp, ya borç ödeyeceksin ya da iş yapacaksın. Alan da, ya iş yapacak ya borç ödeyecek.

Bir başka sorunumuz da mesleksizlik. Gençler, ailelerinin de yönlendirmesiyle, kamuda çalışmaktan başka bir şey düşünmez oldu. Üretim alanlarını tercih edenlerimizin de, ‘itibarsızlık’ nedeniyle sayısı düşüyor. Ne yapmalıyız?

Acımasız bir rekabet var artık. İçinde bulunduğumuz çağı isimlendirmekte zorlanıyorum. Bilgi çağı, bilişim çağı filan. Bunların daha ötesinde bir durum var. Bilgi değil de, bilgiyi kullanmayla ilgili çok ciddi bir rekabet var. Eskiden insanlar, ne biliyor diye değerlendiriliyordu. Şimdi, bildiklerinizle ne yapabiliyorsanız, farkı o yaratıyor. Bu anlamda bizim eğitim sistemimizi de çağın bu ihtiyacına uygun bir şekilde dönüştürebilmemiz lazım.

Disiplinler arası ortak çalışmalara ağırlık verilmeli. Bunlar arasında voltranı oluşturabilmek önemli. Bu kültürü insanlarımıza aşılayabilmeliyiz. Maalesef ki genetik problemlerimiz var, ortak işbirliği yapma konusunda.

ASO olarak böyle bir okul kurdunuz. Nasıl öğrencilerin durumu?

ASO Teknik Koleji'nde iki senedir çalışıyoruz. Anaokulunda da 3-4 yıldır yapıyoruz. Öğrenciye bir hedef verip, o hedefe ulaşmak için yoluna çıkan engelleri çözmesini sağlarken, bilimsel temeli de beraberinde öğretiyoruz. Daha zevkli hale geliyor eğitim. Normal liselerde de bunu yapmamız lazım. Beceri eksikliğimiz artıyor. “Eline yakışmıyor” denir ya, eline yakışmayanlarımızın sayısı çok arttı. Eline yakışan insanlara ihtiyacımız var. Bunun için, SİMEP programımız, çok başarılı bir program. Başarı kriteri ne? 2006 yılında başladık. Son iki yıldır mezunların alanlarında istihdam edilme oranı yüzde 100. Bu meslek liselerinde yüzde 8 civarında. Ayrıca mezunlarımızın yüzde 74’ü de ilk işe girdikleri yerde çalışmaya devam ediyor.  

Kaç mezun oldu?

Bini geçti. Programın amacı mavi yaka yetiştirmek. Kendi işletmesinde kendini geliştirip, AR-GE'de, tasarımda, mühendislik hizmetlerinde filan çalışan çocuklar da var. Üniversiteyi kazanıp üniversiteye gidenler de var. Bu programa, herkesin, “Bundan adam olmaz” dediği çocukları ve dezavantajlı ailelerin çocuklarını alıyoruz. İlk bir yıl meslekle ilgili dersleri okulda görüyorlar. İkinci yıldan itibaren haftada 2 gün okul, 3 gün işletme şeklinde devam ediyor. Çalışma hayatının içerisinde çalışma hayatı disiplini ve alışkanlığıyla yoğrularak yetişiyorlar.

Para kazanıyorlar mı?

Babalarından fazla maaş alıyorlar. Mühendis seviyesinde, mühendis üzerinde maaş alanlar var. Okula kaydoldukları günden itibaren de en az asgari ücretin 3’te biri kadar cep harçlığı alıyorlar. Sigortalarını, Milli Eğitim Bakanlığı aracılığıyla İŞ-KUR yapıyor. 

Sanayiyi temsil eden kuruluşların ne yapması gerektiğine ‘model’ oluyorsunuz. Nasıl gelişebilir bu model?

Örneğin İspanya'da kooperatifleşme çok gelişmiş vaziyette. Biz de görülmeyen değişik bir uygulama onlarda var. Sektörler kooperatif kurmuşlar. Mesela takım tezgahları üreticileri bir araya gelmişler ortak sorunlarını ortak ihtiyaçlarını çözmek için kooperatif kurmuşlar.

Bizde de var ama işten daha fazla siyaset üretiyorlar. İspanyollar mesela inovasyon merkezleri kurmuşlar sektör ihtiyacını karşılayacak. Bunu Türkiye'ye getirelim istedik. Ankara'nın bir envanterini çıkaralım dedik. Bu laboratuvarlar için gerekli cihazların ne kadarı üniversitelerimizde var diye. Sadece kamu desteği ile alınmış makine teçhizat laboratuvar ekipmanı olarak milyon milyon dolarlık şeyler çıktı ve yüzde 90’ı atıl vaziyette. Kimisi sarf malzemesi olmadığı için kimisi personeli olmadığı için kimisi arıza yapmış, yaptıracak imkanı olmadığı için hocaların cebinde anahtar,  kapalı kapılar arkasında kalıyor. Kimseye de kullandırtmıyorlar. Bunları bir yere toplayalım, biraz ticari mantıkla çalıştırabilmek için bir yönetim kurulu oluşturalım, yönetim kurulunda reel sektör temsilcileri de bulunsun, araştırma yapacaklar da gelsin buradan istifade etsinler dedik. Ama olmadı. Herkes kendi malzemesini elinin altında tutmaya çok meraklı. Kaynak israfı.

Kısır döngüyü kırabilecek öneri..

Ferit Parlak ferit.parlak@dunya.com

İhracatçı ve üreticilerimiz başta olmak üzere, iş dünyasının devletten alacağı 161 milyar lirayı aştı...

Bu alacak tahsil edilemediği için SGK primlerini, maaşları, yan sanayiye olan borcunu ödeyemeyenlerin sayısı da arttı...

SGK primini ödeyemeyenlerin, kredi kullanarak üretime devam etme şansı da kalmadı...

Ekonomide durgunluğu ve olumsuz beklentileri tetikleyen bu ‘kısır döngü’, kredi kullanabilen üreticilerimizi de etkilemeye başladı...

Dün, ASO Başkanı Özdebir’den, çarpan etkisiyle canlılık getirecek ve piyasayı rahatlatabilecek bir öneri geldi...


Bu haber 1,059 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.








    BİZE ULAŞIN: info@resulkurt.com
    TWİTTER/resulkurt34

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,728 µs