En Sıcak Konular

'Gönül Dağı'nın Abdalları 'garip' kaldı

14 Ekim 2012 15:45 tsi
'Gönül Dağı'nın Abdalları 'garip' kaldı Bir Neşet daha çıkarır mı bu topraklar? Yoksa bu bozlaklar susar mı Neşet’le? Neşet Ertaş’ın ölümünden sonra gündeme gelen Abdallarla hem ustalarını hem sanatlarını konuştuk.

'Gönül Dağı'nın Abdalları 'garip' kaldı

Aksiyon.com.tr

8 Ekim 2012 / NURSEL DİLEK MANAVBAŞI

Bir Neşet daha çıkarır mı bu topraklar? Yoksa bu bozlaklar susar mı Neşet'le? Neşet Ertaş'ın ölümünden sonra gündeme gelen Abdallarla hem ustalarını hem sanatlarını konuştuk.
Kırşehir merkezde bir kıraathane. Adı Yağmurlu. "Abdalların uğrak mekânı burası. Kimi ararsanız buradadır." diyorlar. Sadece hafta sonu çalışıyor Abdallar. Düğün dernek hafta sonu olunca hafta içi onlar da kahvede geçiriyor vaktini. Neşet Ertaş söz konusuysa hemşerileri hakkında herkesin söyleyecek sözü var. "Çok ekmeğini yedik. Hâlâ da karnımız onun türküleriyle doyuyor." diyor biri. "İnsan fabrika kurmakla yüzlerce kişiyi iş sahibi yapar. Ha işte Neşet de öyleydi. Ama onun ekmeğini binlerce kişi yedi." diye ekliyor.

Kahvehanede herkesin dilinde bir Neşet Ertaş türküsü 'havalanıyor': "İnsanoğlu hiç mi idi. Öksüz sevmek suç mu idi. Biz de murada erseydik. Garip olmak suç mu idi. Vay vay dünya vay…" Neşet Ertaş'ın şarkılarında kullandığı 'Garip' mahlası ete kemiğe bürünüyor burada. Abdalların çoğunun ya adı Garip ya soyadı. Ertaş'ın ölümü de derinden etkilemiş onları: "Kökümüz zaten garipti. Neşet gitti şimdi hepten kaldık garip…"

Abdal diyorlar onlara. Asırlar önce Anadolu'ya göçen Türkmen aşireti asılları. Rivayete göre dört bin çadırı yüklenip develerinin peşine düşmüşler. Horasan'dan Anadolu'ya dağılmışlar. Hayatlarını göçebelikle geçiren yarı aç yarı tok insanlar. Müziğe doğuştan ilgileri var. Duygularını saza, söze vurmayı iyi biliyorlar. Sesleri, sazları gibi yüzleri de yanık. O yüzden kendilerini 'garip gönüllü, 'kara' kaderli' diye adlandırıyorlar. Karınlarını doyurmak için köy köy dolaşmış Abdallar. Tarla tapan, ticaret yok hayatlarında. Varsa yoksa yanık sesleri, dertli sazları. Düğün dernek varsa onlar da var. Krallıkları düğün bitene kadar. Düğünlerde başköşeye oturtulan Abdallara, dışarıda çok da itibar edilmiyor. Mersin, Antalya, Yozgat ve Kırşehir gibi birçok ile yerleşmişler. Ancak en yoğun olarak bulundukları bölge İç Anadolu. Yani Muharrem Ertaş'ların, Çekiç Ali'lerin Yusuf Usta'ların ve 'Abdalların sonuncusuydu' denilen Neşet Ertaş'ın memleketi Kırşehir.  

'Toprağımız hiç olmadı'

Ertaş'ın ölümünden birkaç gün sonra Kırşehir'de Abdalların mekânındaydık. Hepsi birer Neşet. Herkesin sesi güzel, herkesin tezenesi ayrı vuruyor saza. Kara yağız, kara kaderliler. 'Yalan dünyada' gülememiş savrulmuşlar dört bir yana. İşsizlikten, hor görülmekten dertliler.

Bağbaşı Mahallesi, Abdalların en yoğun yaşadığı yer Kırşehir'de. Mahalle şehre nazır bir tepenin üzerine kurulmuş. Zaten Abdallar genellikle şehrin en uzak mahallesine ya da fakir bir köye yerleştirilmiş! Neşet Ertaş'ın babası Muharrem Ertaş'ın evi de bu mahallede. Kapısına koca bir kilit vurulmuş. Camları kırık, boyası dökülmüş virane bir ev. Evin kapısında çalakalem yazılmış bir not asılı: "Muharrem Ertaş, Neşet Ertaş bu topraklar sizi unutmayacak!" Evin karşısı mezarlık. Muharrem Ertaş'a ait anıt mezar yüzlerce mezarın arasından seçiliyor. Babanın ayak ucunda artık oğul Neşet Ertaş yatıyor.

Mahallede kentsel dönüşüm var. Eski evler yıkılıp yerlerine yüksek katlı evler yapılacağı söyleniyor. Ancak Abdallarla bir arada oturmak isteyen yok gibi! Muharrem Ertaş'ın evinin hemen yanı başında Kırşehir'deki Abdalların en yaşlısı, 77 yaşındaki Ayvaz Başaran oturuyor. Abdallığı, garipliği dinlemek için onun kapısını çalıyoruz ilkin. "Benim hayatım Neşet'in hayatı gibi açlığınan garipliğinen geçti." diye başlıyor söze. Ataları Hacıbektaş'tan gelmiş. Abdalların çoğunun ilk yerleşim yeri olan Yağmurlu Büyükoba köyüne yerleşmişler. Sonra da Bağbaşı'na. Babası saz sanatçısıymış. Muharrem Usta'yla birlikte çalıp söylermiş. O dönem çocuklara da köçeklik yapmak düşmüş: "Neşet'le köçek oynardık. Bu yörenin, bu toprağın oyunudur."  

Abdal geleneğinde çoğu çocuk köçek oynayarak başlıyor işe. 5-6 yaşına gelen erkek çocukları düğünlere götürüyor babaları. Önce boş durmaması için zil veriyorlar ellerine, biraz büyüyünce kaşığa terfi ettiriyorlar. Sesi güzel olan saza merak salıyor. Sesi olmayana ya davul ya zurna düşüyor. Ayvaz Amca, zurnayla hemhal olanlardan. Kendi deyimiyle zurna üzerine buranın kültür kaynağı kendisi. Ancak birkaç yıldır onun da nefesi tükenmiş. Artık üfleyemiyor, konuşma öksürükle kesiliyor defalarca. "Beni sigara, Neşet'i de içki mahvetti." diyor içlenerek.

Ayvaz Başaran, Kırşehir'deki 15 kültür sanatçısından biri. Kültür Bakanlığı'nın 2001 yılında kadroya aldığı isimlerden. Dönemin Kırşehir Milletvekili Hüseyin Bayındır Edirne'deki çalgıcıların kültür sanatçısı kadrosuna alındığını duyunca harekete geçmiş. Neşet Ertaş'ın da önderliğinde Kırşehir'deki Abdallara kadro açılmış. Ancak 60 kişinin içinden 15 kişi hak kazanmış. Kültür sanatçıları şanslı addediyor kendilerini. Öyle ya kadro demek maaş demek, sosyal güvence demek. Ki Abdalların en çok ihtiyaç duyduğu şeylerden biri de sigortalı olmak. Çoğu yeşil kartlı zaten. Ayvaz Usta'nın nefesi de tükendiği için artık sadece izleyici olarak gidiyor düğünlere: "61 yaşında devlet memuru olduk. Eskiden düğün dernek nerede ben oradaydım. 6-7 senedir gitmiyorum. Şimdi gitsem ne olur? En azından maaşım var. Heç olmazsa diğer zanaatkârlar kazansın. Benim emsallerim hep öldü, bi Neşet varıdı, sıra bana geldi."

Toprakla veya ticaretle uğraşmıyor Abdallar. Ata mesleği çalgıcılığı devam ettiriyor çoğu. Ne arazileri var ne de evleri. Ayvaz Usta zamanında herkese arazi verilirken kendilerine hor görüldüklerinden dolayı verilmediğini anlatıyor: "Menderes (Adnan) zamanında arazi verildi buradakilere. Bizim babalarımız da istedi. Yakınımızdaki köylüler, 'Bunlar saz çalar, keman çalar, toprakla işleri olmaz. Zaten çok para kazanırlar!' dedi. Gariplik işte bu. Bizde hırsızlık, adam vurmak, arkadan konuşmak, arsızlık, namussuzluk olmaz. Mahkemelerde, karakollarda hiçbirimizin ismi çıkmaz."    

'Gariplik yüceliktir'

Dedik ya kültür sanatçısı olanlar şanslı. Kimileri 15 kişinin alındığı seçime şaibeli yaklaşsa da o zaman giren girmiş giremeyen 'garip' kalmış. Onlardan biri de Kırşehir'in ünlü kemancısı nam-ı diğer Garip Hüseyin. Neşet Ertaş'ın akrabası. Muharrem Ertaş annesinin dayısı. Evveliyattan müzisyen olanlardan. Dört yaşında keman çalarak başlamış mesleğe. O gün bugündür çalıyor; ama sadece keman değil. "Keman çalan her şey çalar." diyor. Adının neden 'Garip Hüseyin' olduğunu soruyoruz. "Gönül garip olsun, gariplik yüceliktir. Biz alçakgönüllü insanlarız. Kibir bizde olmaz." diyor gururla.    

Garip Hüseyin, kültür sanatçısı olamasa da Kırşehir'in mahalli sanatçılarından. Ancak bunun bir getirisi yok. Diğerleri gibi ne maaşı var ne sigortası. Sadece aldığı unvanla yetiniyor. Bu sayede arada bir yurtdışına kültürünü tanıtmaya gidiyor. Yazları çalışıyor, kışları iş yok. Evde bakmakla yükümlü olduğu eşi ve kızı var. Onlar için kimi zaman hurdacılıktan kimi zaman inşaatlardan para kazanmaya çalışıyor: "Biz çalgıcılıktan çıkarıyoruz ekmeğimizi. Temmuz ayında başlar işlerimiz. İki üç ay çalışırız o da hafta sonları. 8-10 ay yatarız. Tarla yok tapan yok, borç alırız, öyle çok da değil, kömür borcu, un borcu."

Üç kaseti var Garip Hüseyin'in. Neşet Ertaş'ın 'Kabuğunuzdan çıkın' sözü harekete geçirmiş onu. İstanbul'a gidip üç kaset yapmış. İmkân olsa derlemelerinden oluşan bir kaset daha yapacak; ama geçinecek kadar para bulsa ne âlâ: "Artık biz de yorulduk, sarhoş masalarında. Falanca yerde düğün var deyince hemen gidip geleyim diyorum. Eskisi gibi heves yok artık."   

Bu topraklardan bir Neşet daha çıkacağına inanmıyor Garip Hüseyin. "Karacaoğlan, Dadaloğlu bir daha geldi mi? İşte Neşet Ertaş da gelmez. Bırak Kırşehir'i bu dünyaya gelmez. Onun gibi çalan çok; ama gönlü yanık yok. Gönüllere Leyla'lar giriyor; ama viran edip geçmiyor. Yazı kışa çevirmiyor." Başbakan'ın cenazede "Ben artık bu sazın susmasından öte inşallah devamını da yetiştirdiklerinden bekliyoruz." sözüne takılmış Garip Hüseyin: "Her sene düğünler yasaklanacak diye haber çıktığında bizim uykularımız kaçıyor. Bizler gezgin Abdal aşiretiyiz. Gerçek müzisyeniz. En son biz varız, başka yok. 'Neşet'in emanetçileri' deyip bize sahip çıkarlarsa gurur duyarız. Eğer değer verilmezse bizim de soyumuz tükenir."

'Bize kız vermezlerdi' 

Aydın Çekiç de kültür sanatçılarından. Yörenin meşhur bozlak ustalarından Çekiç Ali'nin oğlu. 6 kardeşler, 4'ü çalgıcı. O da Neşet Ertaş'ın akrabası. Babası 39 yaşında kalpten vefat edince devralmış sazı. Babasının erken gidişine, bu teknolojiyi yakalayamamasına üzülüyor. "Babam bu teknolojiyi yakalasaydı Neşet Ertaş gibi olurdu." diyor.

Çekiç, eskiyle yeniyi kıyasladığında Abdalların artık daha itibar gördüklerini söylüyor. Eskiden geçim sıkıntısı çektiklerini söylüyor, halkın kendileriyle ilgilenmediğinden yakınıyor: "Abdallara kimse kız bile vermezdi. Hep birbirimizden alır verirdik. Şimdi insanlar biraz daha yakınlık gösteriyor. Abdal olduğunu söyleyen Neşet Usta da olmasa hâlimiz nice olurdu." diyor.

Sahi bir Neşet daha çıkarır mı bu topraklar? Yoksa bu bozlaklar susar mı Neşet Usta ile? Abdallar sahip çıkılmazsa bu kültürün artık Neşet Ertaş'la son bulacağı inancında. "Aramızda binlerce Neşet var. Onun kadar güzel sesli, onun kadar saza iyi vuran. Ancak kimse Muharrem Ertaş gibi bir babanın rahle-i tedrisinden geçmiş değil. Hâlâ unutamadığı bir gönül yarası yok herkesin. Onun çektiği acıları, sıkıntıları çekmiş birini bulmak kolay değil. İçimizden bir efsane çıktı. Bir daha da gelmez."        

'Abdalların Aleviler ile ilgisi yok'

Ayvan Başaran ile konuşurken söz dönüp dolaşıp Aleviliğe geliyor. Ertaş'ın cenazesinin defninden önce ilginç bir tartışma yaşanmıştı. Bazı kesimler, Ertaş'ın cenazesinin cemevinden kaldırılması gerektiğini iddia etmişti. Başaran bu tartışmaya açıklık getiriyor: "Abdalların Alevilik ile ilgisi yok. Bundan 150-200 sene öncesine dayanan Türkmen aşiretiyiz biz. Yozgat, Kırşehir, Kırıkkale… Bunların hiçbirinin Alevilik ile ilgisi yok. Biz Horasan'dan gelmiş Türkmen aşiretiyiz. Ne semah döneriz ne cemevi biliriz. Bir Allah'a inanır, Kur'an yolundan gideriz. Elimize, dilimize, belimize sahibiz."

O sırada taziye evinde bulunan Neşet Ertaş'ın kardeşi Ayşe Teyze buyur ediyor bizi. Ustanın helvasını yemek bize de nasip oluyor. Konuşmaktan kaçınıyor ancak o da Alevilik meselesine açıklık getirmekten yana. "Camimiz varken cemevi de nedir? Neşet ne partilidir ne onundur ne de bunun. Neşet bu toprakların evladıdır. Anamız Havva, babamız Adem. Kuran'ımız bir, dinimiz bir. Alevilikle ilgimiz yok."

Kültür Sanatçısı Alican Ertek: Org, CD çıkınca bize gerek kalmadı

"Dedem, Muharrem Ertaş'ın da ustası Yusuf Usta. Kırşehir'e ilk yerleşen Abdallar biziz. Deveciler diye geçiyor lakabımız. Asırlar önce develere yüklenip göç etmişiz. Davul zurna, kemanla büyüdük biz. Saz zaten bizim evlerimizde hep asılı olur. Keman, davul, zurna... Çocuk hangisine heveslenirse onu duvardan indirir, kendi öğrenir, kimse öğretmez. 12-13 yaşlarından beri keman çalıyorum. Eskiden daha hor görülürdük. Şimdi biraz daha ilgi var. Abdallar, hakkını arayacak kişiler değil. Ne millete ne devlete hâşâ ne de Allah'a isyan etmiş kişiler. Hep hakkına razı olmuş, haksızlığa uğrasa bile 'Eyvallah' deyip giden insanlar. Ondan garibiz biz ama bununla gurur duyarız. Artık bizim mesleğimiz ölüyor. Org, CD çıkınca bize gerek kalmadı. Çocuklarımız da yapmıyor mesleği."


Bu haber 1,848 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.








    BİZE ULAŞIN: info@resulkurt.com
    TWİTTER/resulkurt34

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,773 µs