Hizmet Alım Kapsamında Kamuda
Çalışan Taşeron
İşçilerin kıdem Tazminatı Sorunları
Sosyal Güvenlik Müşaviri
I- GİRİŞ:
Bilindiği gibi,
hizmet alım ihaleleri kapsamında kamuda çalışan ve taşeron işçisi olarak nitelendirilen
700.000 civarında olduğu söylenen işçilerin karşılaştıkları bir çok sorunları
olup, bunların en önemli belli başlı olanları ise:
Yıllardır
kangren haline gelmiş taşeron işçilerin bu sorunların başında;
- Ücretlerini
düzenli alamamak,
- Yıllık
izinlerini hiç kullanamamak veya düzenli kullanamamak,
- Kıdem
tazminatı alamamak,
- İşsizlik
sigortası primi ödemelerine karşın işsiz kaldıklarında işsizlik ödeneğinden
yararlanamamak, vs. gibi sorunları, gelmektedir.
Bilindiği üzere; kamu sektörü ihtiyaç duyduğu
genellikle ihale yoluyla özel güvenlik, temizlik,
veri girişi ve sağlık hizmetleri gibi hizmet alımları kısmi süreli ve genel
olarak bir yıllık yapılmaktadır. İhale sözleşmesinin sona ermesi durumunda
ihale yenilenmesine genellikle taşeron değişmekte fakat mevcut işçiler, çoğunlukla ihale makamlarının
talebi ve bazen de işi biliyor olmaları, yeni işçilerin alışma süreci
yaşamaması, ihaleyi alanların mevcut işçi kadrosunun bulunmaması gibi
nedenlerle bir sonraki taşerona bila
bedel devrolmakta ve işçiler değişmemektedir. Bila bedel diyorum, zira
hukuken bir devir ilişkisi olmamaktadır. Devir fiilen gerçekleşmesine karşın
eski işveren ile yeni işveren arasında bir anlaşma da olmamaktadır. Devir
ilişkisini sağlayan bizatihi ilgili kamu kurumu, yani ihale makamı olmaktadır. Değişen taşeronlara rağmen işçiler
değişmemekte, işçiler aynı şekilde, aynı işyerinde ve konumda çalışmaya devam
etmektedir. Budan dolayı da işçilerin çalıştıkları işyeri adresi aynı olduğu
halde, SGK kayıtlarında sürekli giriş-çıkış işlemleri yapılmaktadır.
Kamuya ait işyerlerinde çalışan ve
taşeron işçisi olarak nitelendirilen ve bu nedenle de başta kıdem tazminatı ve
yıllık ücretli izin olmak üzere birçok haktan yararlanamayan taşeron işçilerinin
yasal hakları ve sorunları bu makalenin konusu olacaktır.
II- TAŞERON
İŞÇİSİNİN KIDEM TAZMİNATI VE DİĞER YASAL HAKLARINDAN KİMLER SORUMLUDUR:
Taşeron işçisinin kıdem tazminatı, yıllık ücretli izin gibi yasal temel
haklarından kimin veya kimlerin sorumlu olacağı konusunda zaman zaman farklı
görüşler ortaya atılmakta ve değişik
uygumlalar yapılmaktadır.
Bu bakımdan, işyeri ve taşeron kavramının tanımlanması
konunun anlaşılması açısından faydalı olacaktır.
Uygulamada
mevsimlik/geçici işyerleri ile ilgili olarak daha çok karşılaştığımız alt işverenlik (taşeronluk) ilişkisi aslında hayatın her alanında sıkça
karşılaşılan bir durumdur ve Sosyal
Güvenlik Kurumunun mevzuatı içerisinde geçici iş/işyeri kavramının ve taşeronluk
uygulamalarının en tipik örneği de kamu ihaleleridir.
Yine bilindiği gibi, 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 12. maddesi birinci fıkrasına
göre;
4
üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentlerine göre sigortalı sayılan
kişileri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum
ve kuruluşlar işveren olarak tanımlanmıştır.
Alt işveren (taşeron) ise, Bir
işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya
bir işin bölüm veya eklentilerinde, iş alan ve bu iş için görevlendirdiği
sigortalıları çalıştıran üçüncü kişi olarak tanımlanmıştır. Bu kişi gerçek
kişi olabileceği gibi kamu/özel hukuk tüzel kişisi veya tüzel kişiliği olmayan
ortaklıklar da olabilir. Sigortalılar, üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe
girmiş ve bunlarla sözleşme yapmış olsalar dahi, asıl işveren, bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt
işveren ile birlikte sorumlu tutulmuştur.
4857
sayılı İş Kanunun 2nci maddesinde asıl işveren alt işveren ilişkisi;
bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı
işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik
nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği
işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş
aldığı işveren arasında kurulan ilişki... olarak tanımlanmıştır. Alt
işverenin (taşeronun) çalıştırdığı sigortalıların ücret, ikramiye, fazla mesai
ile ihbar ve kıdem tazminatı gibi İş Kanunundan ve sözleşmeden doğan işçi haklarındaki yükümlülüklerinden,
asıl işveren de taşeron ile birlikte aynı derecede sorumlu tutulmuştur.
İş
Kanununda belirtilen tarife göre bir kimseye aracı, alt işveren (taşeron)
denilebilmesi için aşağıdaki şartların aranması gerekmektedir:
Birincisi, işin tamamının yapımından veya hedeflenen ana gayenin
oluşturulmasından sorumlu bir kişi veya Kurum mevcut olmalıdır.
İkincisi, bu kişi veya Kurum, ana işi (anahtar teslimi olmaksızın)
kısımlara ayırarak bu işleri (kısımların tamamını veya bir kısmını ayrı
kişilere) diğer kişi veya Kurumlara vermiş olmalıdır.
Üçüncüsü, işverenden iş
alan kişi veya Kurumun, sırf aldığı işte çalıştırmak üzere sigortalı istihdam
etmesi ve bu aldığı sigortalıları sadece bu işte çalıştırması, gerekmektedir.
İşverenle
aracı arasındaki hukuki ilişki, alınan işin sonuçlandırılmasını kapsayan bir
sözleşme olduğundan istisna akdidir.
27.09.2008
tarih, 27010 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Alt İşverenlik Yönetmeliğinin Asıl işveren - alt işveren ilişkisinin
kurulma şartları başlıklı 4üncü maddesinde, asıl işveren alt işveren
ilişkisinin kurulabilmesi için;
a)
Asıl işverenin işyerinde mal veya hizmet üretimi işlerinde çalışan kendi
işçilerinin de bulunması,
b)
Alt işverene verilen işin, işyerinde mal veya hizmet üretiminin yardımcı
işlerinden olması, asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi durumunda ise,
verilen işin; işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık
gerektirmesi,
c)
Alt işverenin, üstlendiği iş için görevlendirdiği işçilerini sadece o işyerinde
aldığı işte çalıştırması,
ç)
Alt işverene verilen işin, işyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine
ilişkin bir iş olması, asıl işe bağımlı ve asıl iş sürdüğü müddetçe devam eden
bir iş olması,
d)
Alt işverenin, daha önce o işyerinde çalıştırılan (daha önce o işyerinde
çalıştırılan işçinin bilahare tüzel kişi şirketin ya da adi ortaklığın
hissedarı olması hali hariç) bir kimse
olmaması, şartları getirilmiştir.
İhale
konusu işlerin yıllık sözleşmelerle farklı firmalara, hatta bazen ortakları
aynı olan farklı tüzel kişiliklere verilmesi, işçilerin aynı olmasına karşın,
bu işçilerin işten çıkarıldıklarında. bunların kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık
ücretli izin hakları verilmemekte ve işsizlik sigortası fonundan almaları
gereken işsizlik ödenekleri ödenmeyerek tamamen yasal olan bu hakları bir nevi
gasp edilmektedir.
Yargıtay
9. Dairesinin 2007/33369 esas ve 2008/35307 sayılı kararı örnek alınabilecek
kararlardandır. Bu kararda, devir
ilişkisi irdelenmiş olup yeni yüklenici (taşeron)
devraldığı eski işçilerin özlük haklarından sorumlu tutulmuştur. Buna göre;
Kıdem
tazminatı açısından asıl işveren alt
işveren ilişkisinin sona ermesinin ardından işyerinden ayrılan alt işveren ile
daha sonra aynı işi alan alt işveren arasında hukuki yada fiili bir bağlantı
olsun ya da olmasın kıdem tazminatı açısından önceki işverenin, devir
tarihindeki ücret ve kendi dönemi ile sınırlı sorumluluğu, son alt işverenin ise tüm dönemden sorumluluğu kabul edilmelidir.
İşçinin asıl işverenden alınan iş
kapsamında ve değişen alt işverenlere ait işyerinde ara vermeden
çalışması halinde işyeri devri kurallarına göre çözüme gidilmesi yerinde olur. Bu durumda
değişen alt işverenler, işçinin iş
sözleşmesini ve doğmuş bulunan işçilik
haklarını devralmış sayılır.
Yine Yargıtayın bazı kararlarında ise
ihale makamı konumunda olan kamu kurumları işveren sayılmış ve kıdem, ihbar
tazminatlarından sorumlu tutulmuştur. Verilen kararlar bu paralelde devam
ettikçe Kamu Kurumlarının gelecekte taşeron
işçilerinin kıdem tazminatı ve özlük haklarından sorumu olma riskleri
artacaktır.
Son yıllarda büyük artış gösteren taşeron işçilik,
kamuda istihdamın yeni yöntemi oldu. Birçok kamu kurumunda daha önce memurların
yaptığı işler artık taşeron işçilerin eliyle yürütülüyor. Özellikle hastaneler,
belediyeler, havaalanları, bakanlıklar ve üniversiteler en çok taşeron işçi
çalışan kamu kurumları olarak dikkat çekiyor. Bu durum, taşeron işçi
sayısında patlama yaşanmasına yol açmıştır. 2002'de 387 bin 118 olan taşeron
işçi sayısı, 1 milyon 600 binin üzerine çıkmıştır. Bunlardan 700 bininin kamuya
ait işyerlerinde çalıştığı tahmin edilmektedir.
Bu
nedenle taşeron işçilerin kıdem, ihbar tazminatları ile yıllık ücretli izin fazla mesai ücreti vs. özlük hakları konusunda
yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç bulunmaktadır. Ayrıca, taşeron işçilerinin işsizlik
sigortasından faydalanamamaları da dikkat çekilmesi gereken diğer başka önemli
bir konudur.
III- KAMUDA ÇALIŞAN TAŞERON İŞÇİLERİ İŞSİZLİK ÖDENEĞİNDEN DE YARARLANAMAMAKTADIR:
Bilindiği
üzere çalışan sigortalının işsizlik sigortasından faydalanabilmesi için;
-
Kendi istek ve kusuru dışında işsiz kalması,
-
Hizmet akdinin feshinden önceki son 120 gün içinde prim ödeyerek sürekli
çalışmış olması,
-
Son üç yıl içinde en az 600 gün süre ile işsizlik sigortası primi ödemiş olması,
-
Hizmet akdinin feshinden sonraki 30 gün içinde en yakın İŞ-KUR birimine şahsen
ya da elektronik ortamda başvurması,
gerekmektedir.
Şartlar
o kadar ağır ki neredeyse işsizlik maaşının kimseye ödenmesi mümkün
olamamaktadır. Zira, son 120 gün içerisinde istirahat gibi yasal bir mazeret
olmadan 1 gün dahi işe gelmeyen ve o gün ücreti ve primi ödenmeyen işçi bu ay
işten atılsa, son 120 gün içinde bir günü eksik olacağı için işsizlik
ödeneğinden yararlanamayacaktır. Taşeron işçilerinin ise genellikle bir yıllık belirli
süreli olan iş sözleşmesi bittiğinde işsizlik ödeneği almaları mümkün olamamaktadır. Bu yanlış ve haksız uygulama ne yazık
ki, Devlete ait kamu kurum ve kuruluşlarında yapılmaktadır.
IV- SONUÇ
Sonuç
olarak, denilebilir ki temel çözüm noktası yeni bir fon oluşturmak yerine
işsizlik sigortası fonunun ihbar-kıdem tazminatlarını da kapsayacak şekilde ek
bir prim külfeti getirmeden yeniden düzenlenmesinde yatmaktadır. Hem işverenler
kıdem-ihbar tazminatı sarmalından kurtarılmış olacaktır. Zira 20 işçi ile işe
başlayan orta ölçekli bir işletmenin ortalama 10 yıl bu işçileri çalıştırıp
işlerine son verdiği düşünülür ise karşılaşacağı yıllık finansal risk yaklaşık
olarak (brüt 1.500,00 TL aylı ücret hesabı ile 20 X 1.500,00=) 30,000,00 TL.
civarında olacaktır. Bu rakamın yıllar itibariyle katlanarak emeklilik
aşamasında 750.000,00 TL olacağı açıkça görülmektedir.
Peki
işletmenin öz sermayesi ile bu rakamın karşılanması mümkün müdür? O halde
devletin- iktidarın bu işe el koyarak risk karşılığı işsizlik sigortası fonunu
devreye sokması gerekmektedir. Bunu yaparken, işçilerin kazanılmış kıdem
tazminatı haklarında kısıtlama ve geriye gidiş olmadan yapılmalıdır. Bu
bakımdan, sorunun çözüm yeri TBMM olarak
gözükmektedir. Bu şekilde bir çözüm sadece taşeron işçilerini değil, tüm işçi ve işverenleri maddi olarak kurtaracağı
gibi, istihdamın arttırılmasına, işçilerin uzun sürelerle aynı işyerinde
çalıştırılmasına ve toplumsal barışa da önemli
ölçüde katkı sunacak ve her kesimi memnun edecek adil bir
düzenleme olacaktır.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle