En Sıcak Konular

Zammı kim yaptıysa, kaynağını da o bulsun

28 Mayıs 2015 09:03 tsi
Zammı kim yaptıysa, kaynağını da o bulsun AK Parti İstanbul milletvekili adayı Resul Kurt ile mülâkat

Zammı kim yaptıysa, kaynağını da o bulsun

 



Diriliş Postası

 

TAKDİM 

Bugünkü konuğum Dr. Resul Kurt. İstanbul 3. Bölge AK Parti milletvekili adayı. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun olduktan sonra, Marmara Üniversitesi'nde Sosyal Sigortacılık Programında yüksek lisans, Mali Hukuk Programı'nda da doktorasını yaptı. Marmara ve Bahçeşehir Üniversite'lerinde öğretim görevlisi olarak ders verdi. Star Gazetesi ve Dünya Gazetesi'nde günlük köşe yazıları yazan Kurt, birçok televizyon kanalında sosyal güvenlik ve çalışma hayatıyla ilgili programlar yaptı. Evli ve iki çocuk babası olan Kurt, eğer meclise girerse ilk iş güvenliği ve sosyal güvenlik uzmanı olarak mecliste çalışmalar yapacağını söyledi. SGK eski başmüfettişi olan Resul Kurt'a, Sosyal Güvenlikle ilgili hepimizi ilgilendiren konuları sordum.

AK Parti İstanbul milletvekili adayı Resul Kurt ile mülâkat

"Asgari ücreti 1500 lira yaptığınız zaman, üretim maliyeti otomatik olarak yüzde elli artacaktır. 1 liraya aldığımız ekmek, 1,5 lira olacak. Bu, basit bir matematiktir. Bir şeye zam yaptığınız zaman, bütün sistemin dengesi bozulur."

Kılıçdaroğlu'nun SSK Genel Müdürü olduğu dönemler siz de müfettişlik yapıyordunuz. O günlere dair neler söylemek istersiniz?
Kılıçdaroğlu dönemiyle bu günleri kıyaslamak için, uzman olmaya gerek yok aslında. SSK hastanelerinde muayene olmak için sabahın 4'ünde insanların kuyruğa girdiğini unutmuş olamayız. Muayene olma şansı elde edebilen hastalar da, doktorun özel muayenehane kartvizitiyle karşılaşırdı. Eğer para verip, özel muayene olmazsa, ameliyat olma şansını bulamazdı. Ameliyat olabilenler de, bıçak parası diye bir parayı ödemek durumunda kalırlardı. Hatırlarsanız, o dönemlerde herkes kendi bölgesindeki SSK hastanelerine gidebilirdi. SSK'lılar, bırakın özel hastaneyi, devlet hastanesine dahi gidemezdi.

Bu durum genel müdürle mi ilgiliydi, yoksa o dönemdeki hükümetlerin politikasıyla mı?
Sonuçta oraların yatırım kararlarını veren, ihtiyaçlarını belirleyen kişi genel müdürdür. 1991 yılına kadar sosyal güvenlik sisteminde açık yoktu. Hastaneler için her türlü yatırımı yapabilme imkânı vardı. Ama bu yatırımları yapmadıysanız, göreve aldığınız kişileri liyakate değil de, partizanca kriterlere göre belirlediyseniz, bu insanları etkin çalıştıramadıysanız, bu genel müdürün basiretsizliğini gösterir.

Kılıçdaroğlu, SSK Genel Müdürlüğü'nü muazzam bir açıkla teslim etti. Şimdi, o dönemde başlayan ve kartopu gibi büyüyen bir açık söz konusu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Rakam verebilir misiniz?
1991 yılında Z. Yalçın Sayın, 128 bin kârla SSK'yı Kılıçdaroğlu'na devretmiş. Kılıçdaroğlu da görev yaptığı 1992-1999 aralığında SSK'yı kötü yönetim ve hatalı kararlar sonucu 1 milyar
111 milyon açıkla teslim etti. 1992'de başlayıp aşamalı olarak zarar artmıştır. Kılıçdaroğlu döneminde SSK'nın kâr ettiği hiçbir dönem olmamıştır. 2015'e baktığımızda, evet açık var. Bu açık 18 Milyar TL civarında bir açık. 2014'te 20 Milyar TL idi. SGK tarafından 2014'te 134 Milyar lira prim toplanıyor, 134 Milyar lira da emekli maaşlarına ödeniyor. Bir de bunun sağlık harcamaları ve genel giderleri var.

Ali Tezel, bir söyleşisinde "Sosyal fayda açık verir. Türkiye'nin ilk sosyal devlet olduğu yıl, Kılıçdaroğlu'nun açık verdiği yıldır" demişti. Sosyal fayda açık verir diye bir kural var mı?
Hayır, kesinlikle öyle bir şey yok. Ali Tezel'in söylediklerinin de bir önemi yok zaten. Çünkü Ali Tezel, 2002 sonrasında engellilere, muhtaçlara, yoksullara, yaşlılara, kocası vefat eden dul kadınlara bu kadar kaynak aktarılan bir ülkede, yapılanları insafsızca eleştiren bir insandır. Bu güne kadar yapılmayan, yüzlerce, binlerce uygulama yapılmıştır. Bu çerçevede sosyal devlet arıyorsak, AK Parti dönemine bakmamız yeter. 1992'de Demirel, emeklilikte yaş şartını kaldırdığı zaman, Sosyal Güvenlik sistemi çöküşe geçti. Genel müdür Kılıçdaroğlu'ydu. Hatta çeşitli dönemlerde emekliye yapılan zamlar için Kılıçdaroğlu'nun "Zammı kim yaptıysa, kaynağını da o bulsun" dediğini biliyoruz.

Şimdi de emekliye iki maaş ikramiye vereceğini söyleyerek halktan oy toplamaya çalışıyor. Bu mümkün mü?
Biz zannediyoruz ki bütün emekliler 800 lira alıyor. Öyle bir şey yok. 4 bin lira emekli maaşı alan SSK emeklisi de var, 3 bin lira alan da. Emekli aylıklarımızı AK Parti'nin iktidara geldiği yıl ile kıyasladığımız zaman, 2002'de 257 lira alan SSK işçi emeklisi, bugün 1071 lira alıyor. 4 kat artmış. Gelelim ikramiye vaatlerine. Emeklilere yılda iki sefer ikramiye verilmesinin maliyeti 26 milyar TL. Ve siz bunu bütün emeklilere veriyorsunuz. Emeklilerin içerisinde gerçekten sosyal ve ekonomik anlamda desteklenmesi gereken emekliler olduğu gibi, çok daha iyi imkânlarda bulunan emekliler de var. Herkese aynı yardımı yaparsan, adil olmamış olursun.

Peki, zor durumda olan emeklilerimizin durumlarını düzeltmek için neler yapılabilir? Sizin projeleriniz var mı?
Ben bunları üç başlık altında topluyorum. İlki, kirada oturan emeklilerimizi, toplu konut imkanıyla ev sahibi yapabiliriz. Zaten bunun müjdesini başbakanımız verdi. İkincisi, elektrik, su, doğal gaz faturalarını sübvanse edebiliriz. Onların ödeyeceği faturaların bir kısmını devlet öder. Son olarak, yine ihtiyacı olan emeklilerimize, belediyeler, SGK veya kaymakamlıklar, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı üzerinden sosyal destek kartları verilerek, bütün marketlerden alışveriş yapmaları sağlanabilir.

Siz de şu anda emeklilere bir şeyler vaat ettiniz. Bunlar için de bir kaynak gerekmez mi? Ben sadece emeklilerin muhtaç kesimlerinden söz ediyorum. Bütün emeklilere ikramiye verdiğiniz zaman, maliyeti 26 milyar, benim önerdiğim projeler sadece 3-4 milyar. Hem de gerçekten ihtiyaç sahiplerine gitmiş olacak.

Gelelim asgari ücrete… Malum, ağaların eli tutulmuyor. Asgari ücret vaadi de sınır tanımıyor. Bu konuda da söyleyecek bir şeyleriniz vardır herhalde…
Doğru söylüyorsunuz, asgari ücret de açık artırıma çıktı. Kimi bin 500, kimi bin 800 lira veriyor. Bir tanesini baz alarak irdeleyelim. Asgari ücreti bin 500 lira yaptığınız zaman, üretim maliyeti otomatik olarak yüzde elli artacaktır. Üretim maliyeti artınca, 1 liraya aldığımız ekmek, 1,5 lira olacaktır. Bu basit bir matematiktir. Bir şeye zam yaptığınız zaman, bütün sistemin dengeleri bozulur. Ayrıca asgari ücreti bin 500 liraya çıkardığınız zaman, bugün bin 500, 2 bin, 3 bin lira gibi asgari ücretin çok üzerinde ücret alanlar da aynı yönde maaş artışı talebinde bulunacaklardır. Kaldı ki asgari ücret, adı üzerinde, ödenecek en düşük ücret. Bunun daha altını ödeyemezsiniz demek. Türkiye'de çalışanların büyük bir bölümü, asgari ücretin üzerinde ücret alıyor. Asgari ücreti de, asgari ücret komisyonu belirliyor.

Asgari ücretin artırılması ile ilgili bir şey yapılamaz mı? Mesela vergiden soyutlanamaz mı?
Sadece asgari ücretlinin değil, esnafın da, işçinin de, avukatın da, memurun da, herkesin gelirinin asgari ücrete kadar olan kısmının vergi dışı bırakılmasını savunuyorum ben. Toplam iki milyar vergi alınıyor asgari ücretlinin üzerinden. Fazla bir miktar değil. Gerçekçi politikalar bunlar. O vaadleri yapanların, gerçekçilikle uzaktan yakından ilgileri yok. Taşeron işçiliği bitirelim diyorlar mesela. Kendi belediyelerinde niye yapmıyorlar bunu? İzmir Belediyesi CHP'nin. Kadroya alsın o zaman taşeron işçilerini. Ellerini tutan mı var? Ayrıca CHP Genel Merkezinde kaç taşeron işçisi var? Önce kendi genel merkezindeki taşeron işçileri, sahibi olduğu banka ve kurumlardaki taşeron işçileri kadroya alsın.

Resulkurt

HDP'nin ev hanımlarını emekli etme vaadi gerçekleşebilecek bir proje mi?
Bunu gerçekleştirmek kolay bir şey değil. Çünkü çok fazla ev hanımı var ülkemizde. Ev hanımlarını emekli edersek, çalışanlardan daha fazla prim almamız gerekir. Ev hanımları için İsteğe bağlı sigorta primi ödeyerek emekli etme programı var zaten. Buraya prim ödeyen herkes emekli olabiliyor. Sigortalı olduktan sonra gerçekleşen doğumlar için doğum borçlanması da getirildi. Ben de buna ilaveten, sigortalılık öncesi doğum borçlanmasını önereceğim. Erkeklerin askerlik borçlanması gibi. Kadınların hakkını en doğru ve en gerçekçi şekilde savunacağım.

28 Şubat başörtüsü yasağı mağdurları var. Hiç sigorta girişleri olmamış. Bunlar 40 yaşına gelmiş insanlar. Bunların durumu ne olacak? Nasıl emekli olacaklar?
28 Şubat mağdurlarıyla ilgili, kamuda istihdam noktasında geçtiğimiz yıl içerisinde bir düzenleme yapıldı ve bir kısım başörtülü arkadaşlarımızın bu mağduriyetleri giderildi. Meclise gittiğimiz zaman, başörtülü arkadaşlarımızın devam eden mağduriyetleri için de elimizden geleni yapacağız. En azından, mağdur oldukları dönem için sigorta borçlanması yapılarak, emeklilikleri sağlanabilir.

İş güvenliği ile ilgili çok eksiklerimiz var. Mecliste bu konuda çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Mecliste yapacağım çalışmaların başında, iş sağlığı ve güvenliği konuları var. Türkiye'de çok uzun bir dönem, bağımsız iş güvenliği yasamız yoktu. İlk defa 2012 yılında bir iş sağlığı ve güvenliği yasamız çıktı. Bu yasanın bazı hükümleri, uygulamada ciddi sıkıntılara neden olduğu için, problemleri tam olarak çözemiyor. Esnafın, iş adamlarının, işçilerin beklentileri doğrultusunda yeni düzenlemeler yapılması lazım.

İş güvenliği maliyeti en büyük problem. Bunun için neler yapılabilir?
İş güvenliği maliyetini düşürmek için, iş güvenliği ile ilgili yatırımlardan, ekipman ve hizmet alımlarından KDV, ÖTV gibi vergilerin alınmamasını veya daha düşük oranda alınmasını öneriyorum. Biz iş güvenliğinin vergisel boyutunu da düşünmek zorundayız. İşverenlere ciddi bir yük getiriyor bu. İş güvenliğini kâğıt üzerinde yapıyor görünmek şeklindeki bir formaliteye sıkıştırmaktan ziyade, vatandaşın derdini çözmeye yönelik yapmalıyız. İş güvenliğini önce halkımıza inandırıp, sonra uygulanabilir, sağlıklı bir iş güvenliği ortamı oluşturmamız lazım.

Emekli ve işçiye dokunan projelerin içinde olacağım

TBMM'nin ilk iş güvenliği uzmanı, ilk sosyal güvenlik uzmanı olarak mecliste, emekliye, işçiye dokunacak, onların haklarını savunacak projeler içerisinde yer alma umuduyla siyasete girdim. 25. Dönemde başta kıdem tazminatı olmak üzere, sosyal güvenlik yasaları, iş sağlığı güvenliği yasaları, iş kanununda yapılacak değişiklikler hep gündemimde olacak.
Bu konularla ilgili olarak vatandaşımızın haklarının korunmasına, onların seslerinin mecliste duyurulmasına gayret edeceğim.


Bu haber 1,570 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.








    BİZE ULAŞIN: info@resulkurt.com
    TWİTTER/resulkurt34

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    9,624 µs