Yeni dünyada para yolda bulunmuyor
2 Ağustos 2013 09:41 tsi
Akbank Genel Müdürlüğü görevinden ayrıldıktan sonra reel sektöre geçen Ziya Akkurt, UNO markasını üreten Doruk Tarımda danışman yönetim kurulu üyeliği yapıyor.
Yeni dünyada para yolda bulunmuyor
Dünya
Akbank Genel Müdürlüğü görevinden ayrıldıktan sonra reel sektöre geçen Ziya Akkurt, UNO markasını üreten Doruk Tarımda danışman yönetim kurulu üyeliği yapıyor.
Ziya Akkurt
28 yıllık bankacı. Üstelik bankacı olmaya üniversitenin üçüncü sınıfında karar veriyor. O dönemde Türkiyede bankacılığın okulu olarak görülen İnterbanka stajyer olarak giriyor.
Sonra BNP Dresdner ardından BNP Paribas ve derken 16 yıl Akbankta kariyerini devam ettiriyor. Akbankta bir profesyonelin geleceği en tepe noktadayken, yani genel müdürlük görevini yaparken tamam diyor. Reel sektöre geçiyor.
Bugün kariyerini farklı bir kulvarda şekillendiriyor. Şimdi Türkiyenin geleceği olduğunu düşündüğü tarım sektöründe UNO markasıyla bilinen Doruk Tarımda danışman yönetim kurulu üyeliği yapıyor. Yani verdiği tavsiyelerin hayata geçmesinde de aktif rol oynuyor. Uygulama noktasında da etkin bir rol alıyor.
Ziya Akkurt ile hem bankacılığı ve bankaları konuştuk hem de reel sektörde işin içine biraz daha girmiş olmanın getirdiği deneyimleri Akkurt, bankacı olduğu dönemde de açıklamaları ile dikkat çeken bir isimdi. O açıklamaları hatırlattığımızda gülerek Benim
o günlerde yaptığım açıklamaların bazılarını şimdi Sayın Başbakan ve diğer bakanlar da yapıyor dedi.
Reel sektörde bankacı olmanın faydalarını sorduğumuzda ise Akkurt, doğru kodları veriyorum cevabını verdi. Akkurtun konuşmasında ilgimizi en çok, bankacılığın içinden gelen birinin, şimdi reel sektörün içinde edindiği deneyimler çekti. Tabii bir de yolu bankaya düşenler için, birazda cımbızla çektiğim şu cümlenin önemli olduğunu düşünüyorum: Mühim olan firmanın yarattığı nakit akımıdır.
Patron olmanın tarifi değişiyor
Akkurt ile konuşmaya reel sektörden başladık. Akkurt, Türkiyede patron olmanın tarifi 1980lerden sonra değişti sanılıyor ama asıl değişim 2008deki global krizle oldu
dedi ve ekledi: Girişimci yani patron yakın zamana kadar sadece işi geliştirmeye, işi kapmaya bakıyordu. Şimdi finansmana bakacak, finansmana bakınca maliyetlerini kontrol altına alacak. 2008den sonra girişimcinin, projesini nasıl finanse edeceği konusu proje kadar önemli hale geldi. Bundan sonra işlerin sadece dış kaynakla
dönmeyeceği aşikar. Artık, bir proje yaratıyorsanız, öz kaynağınızdan dış finansmana kadar kredibl bir girişime sahiplik yapıp yapmadığınıza mutlaka bakmanız lazım. Aslında benzer bir değişimi aynı dönemde bankacılık sektörü de yaşadı. Bankacılıkta da 2008den sonra mevduat yani kaynak çok önemli bir noktaya geldi.
Ben giderim krediyi alırım dönemi bitti
Kriz tüm dünya piyasalarında algıyı değiştirdi. Bunun bankacılığa yansımasını ise Akkurt, 2009dan beri ben giderim bankadan istediğim krediyi alırım dönemi bitti. Çünkü kaynaklar değerli ve kısıtlı hale geldi şeklinde özetliyor. Her ne kadar likidite bolluğu olsa da ekonomiler ve sistemler belli büyüklüğe ulaştı ve bunun belli seviyelerde yönetilmesi gerekiyor diyen Akkurt bunun reel sektöre yansımasını anlatırken ise şu ifadeleri kullanıyor:
Girişimci, projesinin kaynağını da en baştan düşünerek kurgulaması gerekiyor. Eskiden hele bir projeye başlayalım da parayı da buluruz diyorduk. Yeni dünyada finansman yolda bulunmuyor. Bu sıkıntıyı belki çok büyük firmalar, çok büyük projelerde yaşamıyor ama orta çaplı firmaların sıkıntıları var. O nedenle de kurumsallaşma dediğimiz olgu, prosedürlerin yazılması, işlerin bir sisteme bağlanması giderek kritik konular haline geliyor. Bir işin yürümesi için ilgili pozisyona doğru çalışanı oturtmak zorundayız.
Çünkü gelinen ekonomik noktada kişilerin eksikliklerini, hatalarını giderecek bir yapı yok. Ekonomi deyimi ile satıcılar pazarından, alıcılar piyasasına döndük. Alıcı artık seçiyor, tek alternatif sizin ürettiğiniz mal değil. Dolayısıyla işinizi çok doğru yapmak ve doğru kurgulamak zorundasınız. Şirket yapıları içinde CFOların önemi her geçen gün daha fazla artıyor.
Başarılı olmak vizyonerlikle ilişkili
Reel sektöründe, bankacılığında kendine göre farklı disiplinleri ve farklı avantaj ile dezavantajları var. Aslında iç içe geçen iki dünya arasındaki pencere farkını anlatırken de Akkurt girişimcileri savaşçılara benzetiyor. Bankacılıkta işin kurallarla reel sektörde ise vizyonerlikle ilerlediğine işaret eden Akkurt, Girişimcilik hakikaten savaşçı bir ruh gerektiriyor. Finansmanından mevzuatına önünüze çok çeşitli engeller çıkıyor. Bir projenin bankanın önüne gelebilmesi için çok çalışmanız lazım. Sonuçta her proje, genel müdürlük seviyesinde ele alınmıyor. Şube bir yatırımın geleceğinde çok önemli bir yapı taşı. Sonuçta bankanın neyi, neden yaptığını iyi bilmek bazı avantajlar sağlıyor. Reel sektör tarafında ise farklı bir dünya var. Bankacılık sektörü çok iyi regüle edilmiş, bir sürü noktası kanunlarla tanımlanmış ve işin tarifi tam yapılmış.
Dolayısıyla belli prosedürleri oturtmak, bazı sistemleri geliştirmek zorundasınız. Reel sektörde tanımlar bankacılık kadar kesin kurallarla örülmüş değil. İş biraz da şirketlerin kendi vizyonerliğine kalmış.Türkiyede kurumsallaşama dediğinizde hep patronun yetkileri dağıtması anlaşılıyor ama işin çapı aslında daha geniş. Tüm prosedürler, yetkiler, kontrol mekanizmalarının tam oturması gerekiyor. Kişilerin rolleri, departmanların yetkilerinin tarif edilmesi ve kağıda dökülmesi lazım değerlendirmesinde bulunuyor.
Mühim olan firmanın yarattığı nakit akım
Akkurt en çok dikkat edilmesi gereken noktanın yatırımın projeksiyonunun, uygulanabilirliğinin yani rakamların hikayesinin finansal sisteme doğru anlatılması olduğunu düşünüyor. Bankacı kağıt üstünde de olsa sizin projenizin gerçekleşme ihtimalinin yüzde 90 mı? yoksa yüzde 30 mu? olduğunu da görebilmeli diyen Akkurt, O yüzden teminat olsa da sizin çizdiğiniz resim sistemin içine de denk gelebilmeli. Projenin kendi kendini ödeyebilmesi birinci kuraldır vurgusunu yapıyor. Krediye karşılık alınan teminatlar hatırladığında ise Akkurt, şöyle dedi:
Türkiyede bir teminatı 2 yıldan önce likide çeviremezsiniz. Amerikada bu 24 saattir. Mühim olan firmanın yarattığı nakit akımıdır. Aslında sonucu da her iki tarafın karşı tarafa biraz empati ile bakmasına bağlı. O şirket için 10 milyon liralık yatırım hayat kaynağıdır. Bankacının da o gözle bakması lazım. Önünüze gelen projede birden fazla eğer varsa bankacıda mevduat sahibini düşünmek zorunda. Zincirde bir aksama olursa ne olacak. O zaman sorumluluk bankacının.
Faizin artması kimseye yaramaz
Akkurtun dikkat çektiği bir noktada faizler tek haneye hatta Cumhuriyet tarihinin dibine düşse de firmaların bu maliyeti karşılamakta yaşadığı zorluklar. Akkurt, Organizasyonel olarak kurumsallaşamamış yapılar mali tablolara da yansıyor. O yüzden de faiz yüzde 6da olsa yüzde 7de olsa şirket kar yaratamadığı için zorlanıyor.
Bir de şimdi faizlerin yükseldiğini düşünürsek sorun iyice katmerleşiyor. Türkiyede çok değil daha birkaç sene önce faizler yüzde 70lerdeydi. Yüzde 6lara kadar düştü. Faiz bu kadar düşmesine karşın pek çok firma bu düşük faizleri ödemekte zorluk çekiyor diye konuştu.
Faiz yükselişinin bankacılık tarafına yansımasında ise Aslında bu faiz yükselişine bankalar da çok kötü yakalandılar diyen Akkurt, bankaların da faiz yükselişini istemeyeceğinin altını çizdi. Akkurt, Bir faiz artışı derdi katmerleştirir. Faizlerin artması kimsenin işine yaramaz ifadelerini kullandı.
Bu haber 1,709 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle