En Sıcak Konular

Uğur Tandoğan
Ekonomim.com

Uğur Tandoğan
30 Nisan 2024

Bir insanlık borcu



Bir anı                                                

Çanakkale-Ayvacık yolu yormuştu. Yol duble yol, ama arabayı otomatik seyir hızına bağlayıp gidemiyorsunuz. Çünkü o kadar çok yol ayrımı var ki. Eğer benim gibi trafik kurallarına uyan birisi iseniz her ayrımda hızı düşürüyor ve sonra artırıyorsunuz. Üstelik bazı yerlerde hız kısıtlamasının bittiğini bildiren işaret de yok. Şimdi düşünün: hızınızı 50 kilometre altına düşürmüşsünüz. Öylece gidiyorsunuz. Ortada bir canlı ya da yandan giriş yok ama siz öylece gidiyorsunuz. Ancak bir dizi hız azaltma levhalarını “90, 70, 50” görünce ya da sizi hızla geçenler olunca anlıyorsunuz ki, hız normale dönmüş. Peki, ben niye hâlâ 48 kilometre ile gidiyordum diye düşünmekten, kendinizi sorgulamaktan yoruluyorsunuz. Bir de arada Ezine girişi ve çıkışı var. Şehir girişlerine elektronik hızölçer konmuş. Evet, yerleşim bölgesi, azami hız 50 km. Ama hızölçer, Japon turist gibi; her gördüğü araba için fotoğraf çekiyor. Örneğin, hızınız 48 km idi; ama flaş patladı fotoğraf çekildi. Merak ediyorsunuz: acaba alet mi bozuk yoksa benim arabanın hız göstergesi mi? İşte böyle geçen bir yolculuk beni yormuştu.

Ayvacık’a girince hadi bir yorgunluk kahvesi içelim dedik. Her zaman önünden geçtiğimiz kahve önünde durduk. Bir masaya da biz çöktük. Servis hızlı idi. Kahveci ocaktan çıkıp geldi. Masayı şöyle bir sildi ve  “Buyrun ne içersiniz” dedi. Ben de “Türk kahvesi var mı?” diye sordum. Kahveci suratında bir mutluluk ifadesi, gururla cevap verdi “Olmaz olur mu? Var, hem de kömür ateşinde ve bakır cezvede”.

Kahveler de hızlı geldi. Gerçekten durduğumuza değecek nitelikte bir kahve idi. Ayvacık polisini düşündüğüm için eşime, “Kahveleri içtik. Hemen kalkalım” dedim. Çünkü Ayvacık polisi görevine haddinden fazla meraklıdır. Ortalık bomboş da olsa, çölün ortasında park etmiş tek araba da olsanız, her an polis arabasının hoparlöründen “34 FFK…” plakalı araba; arabanızı bulunduğu yerden çekin” sesini duyabilirsiniz. Boş fincanları almaya gelen kahveciye “Bir kahvenin kırk yıl hatırı olur derler. Ama kahve gerçekten güzelmiş. Bunun hatırı 41 yıl; elinize sağlık” dedim. Sonra da hemen sordum: “Borcumuz kaç lira?”. Kahveci fincanları alırken gülümsedi ve “Sen ödeme abi” dedi. Gerçekten de verdiğimiz parayı almadı. 

Bir yorum

 Alış-veriş bir değiş-tokuştur. Bir tarafta satıcı, diğer tarafta alıcı vardır. Müşteri iseniz satın aldığınız bir nesne veya hizmet karşılığı bir para verirsiniz. Ama aldığınız şey karşılığı olarak verdiğiniz para, her zaman yalnız başına yeterli değildir. Paranın yanında bir şey daha vermeniz gerekir; o da takdirdir. Ve o takdir, bazen paradan daha değerlidir. Yukardaki yaşanmış olay, bunun güzel bir örneğidir.

Ne yazık ki, insan olarak kötü bir alışkanlığımız var. Bir şeyi beğenmediğimiz zaman bunu anında bildiriyoruz, şikâyet ediyoruz. Ama takdir konusunda çok tutumluyuz. Bu tutum müşteri iseniz de böyle, bir yönetici iseniz de böyle, bir işveren iseniz de böyle.

Eğer müşteri iseniz “Parasıyla değil mi? Aldığımızın karşılığını para olarak verdik zaten. Bir de teşekkür mü edeceğiz yani?” yaklaşımı yanlıştır. Eğer bir yönetici ya da işveren iseniz “Maaşını veriyoruz. Bir de takdir mi edeceğiz yani” tutumu doğru bir tutum değildir.

Şunu unutmamak gerekir: Hizmeti ya da malı bir makineden, otomattan almıyorsunuz. Karşınızda paranızı atıp, düğmeye basınca malın aşağıya düştüğü otomatik satış makinesi, otomat yoktur. Size satış yapan ya da hizmet veren de bir insandır, onun da duyguları vardır. Hele hizmet, bir gönül işidir. “Parasını veriyorum, bana hizmete mahkûm” diye bakmamak gerekir. Size hizmet edenleri takdir etmelisiniz. Teşvik etmelisiniz. En azından teşekkür etmelisiniz. Bunun size ekstra bir maliyeti de yoktur. Ve bu bir insanlık borcudur.



Bu yazı 184 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 14 Mayıs 2024 Performans değerlendirmede performansınız nasıl?
    • 7 Mayıs 2024 Randevularına gelmeyen veya geç gelen müşteriler
    • 30 Nisan 2024 Bir insanlık borcu
    • 23 Nisan 2024 Genç işsizliği
    • 16 Nisan 2024 İklim değişimi hayati bir konudur
    • 2 Nisan 2024 Yalan söylemenin yeni biçimleri
    • 26 Mart 2024 Nereden nereye
    • 19 Mart 2024 Çalışma saatleri azalırken
    • 12 Mart 2024 Başarılı üç güzel insan
    • 5 Mart 2024 Çalışma düzeninde esneklik: Hibrit çalışma
    • 27 Şubat 2024 Bir cesur yürek daha durdu
    • 20 Şubat 2024 Akıllı telefona akılsızca bağımlılık
    • 13 Şubat 2024 Bulutlara nasıl bakıyorsunuz?
    • 6 Şubat 2024 İşten çıkarmalar üzücüdür
    • 30 Ocak 2024 Etik ve meslekler
    • 30 Ocak 2024 Etik ve meslekler
    • 23 Ocak 2024 Bir motor yolculuğu
    • 16 Ocak 2024 Yeni bir yıla başlarken (2)
    • 9 Ocak 2024 Yeni bir yıla başlarken
    • 26 Aralık 2023 Toplam ücret paketinde seyahat




    BİZE ULAŞIN: info@resulkurt.com
    TWİTTER/resulkurt34

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,435 µs