En Sıcak Konular

Asıl Rusya Türkiye'ye muhtaç

24 Mart 2016 12:03 tsi
Asıl Rusya Türkiye'ye muhtaç Komşu ülkelerde yaşanan keşmekeşe rağmen son yıllardaki siyasi istikrarı ve ekonomik büyümesiyle Türkiye güvenli liman olmayı sürdürüyor.

Asıl Rusya Türkiye'ye muhtaç

 

 YeniŞafak

 

Komşu ülkelerde yaşanan keşmekeşe rağmen son yıllardaki siyasi istikrarı ve ekonomik büyümesiyle Türkiye güvenli liman olmayı sürdürüyor. Yatırımcılar tarafından dünyanın yükselen yıldızları arasında gösterilen Türkiye ekonomisi ile Rusya arasında ekonomik kriz yaşanırken, ekonomistler Türkiye'den ziyade Rusya'nın daha fazla olumsuz etkilendiğini belirtiyor.

Siyasi istikrar, ekonomik güç ve sosyal refah seviyesinin son yıllarda yükselmesi, 'Yeni Türkiye' olarak adlandırılan bir dönemin de başlamasına neden oldu. Türkiye ekonomisinin son 14 yıllık dönem ve öncesi olarak bir ayrım yapılması gerektiğini belirten Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Ekonomi Direktörü Prof. Dr. Erdal Tanas Karagöl, 2004 sonrasında ülkemizin büyüme rekorlarının kırıldığı bir döneme şahitlik ettiğini söyledi. Bölgemizde başta Irak, Suriye olmak üzere artan jeopolitik riskler ve ülke içinde yaşanan 17/25 Aralık, Gezi gibi ülke yönetimini doğrudan tehdit eden süreçlerin büyüme oranlarının düşmesinde etkili olduğunu dile getiren Prof. Dr. Karagöl, “Türkiye'nin gelecek hedeflerini göz önüne alırsak ekonomik büyümenin yüzde 3-4 bandının üzerinde olması gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Karagöl sözlerini şöyle sürdürdü: “Çok uzak değil 7 Haziran sonrası oluşan siyasi belirsizlik ortamının mikro ölçekte de olsa doğurduğu yönetim boşluğunun Türkiye'de beş aylık bir süre boyunca ekonomik faaliyetleri durgunlaştırdığına tanık olduk. Ekonomi yönetimindeki istikrarsızlığın ülkenin risk priminden yabancı yatırımcıların Türkiye için aldıkları karara kadar birçok faktörü etkilediğini göz önüne alırsak, Türkiye'de istikrarı muhafaza edecek Başkanlık Sistemi anlayışına ekonomik açıdan da ciddi ihtiyacı bulunmaktadır"
Rusya'ya alternatif pazarlar bulundu 
Rusya'ya alternatif pazarlar bulundu
Doğu Karadeniz ihracatçıları, Rusya'nın Türkiye'den bazı ürünlerin ithalatına kısıtlama getirmesi üzerine Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzerine Avrupa ve İran pazarına yöneldi.Doğu Karadeniz İhracatçılar Birliği (DKİB) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Hamdi Gürdoğan, Rusya ile yaşananların ardından yeni pazar arayışlarının sürdüğünü belirtti. Almanya'da fuara katıldıklarını, Çin, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne gittiklerini anlatan Gürdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:"Bu pazarlara şu an itibarıyla çok büyük olmasa da ufak çapta önümüzdeki hafta içinde beyannamelerimizle ilk malları yollamaya başlayacağız. Bunun yanında lojistik olarak da bu pazarlarda var olmamız önemli. Rusya'da bu kadar büyük pazara sahip olmamızın en önemli özelliği lojistiğimizin iyi olmasıydı. Rusya'ya 24 saat içinde mallarımızı bozulmadan teslim ediyorduk. Bugün konteynerle Rusya'ya mal 10 ile 15 günde gidiyor. Bizim asgari 2 günde malı getirmemiz, Karadeniz ihracatçılarının en büyük avantajıydı."Gürdoğan, lojistik avantajını diğer ülkelerde de kullanmak için çalışmalar yaptıklarını vurgulayarak, "Manisa'daki ihracatçılarımız, Basra Körfezi'ndeki limanlarla Mersin'deki mallarımızı, yaş meyve ve sebzemizi, İran üzerinden taşımayı ve Basra Körfezi üzerindeki Bender Abbas Limanı ve diğer limanlarla Dubai, Katar ve diğer Arap ülkelerine de bir hat kurmayı düşünüyoruz. Bu hattı kurduğumuz zaman maliyetimiz azalacak ve kısa zamanda malları götürmemiz bizim için avantaj sağlayacak." diye konuştu."Dubai pazarı, dünya ülkelerinin serbest pazarı durumunda"Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki pazarların önemli olduğunu işaret eden Gürdoğan, "Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Dubai gibi pazarlarda bizler çok çabuk mallarımızı getirme imkanına ulaştığımız zaman, o pazarlarda lojistik üstünlüğümüzü koyarak, bölgemizin ve ülkemizin ihracat kapasitesini artırabileceğimizi düşünüyoruz." ifadelerini kullandı.Gürdoğan, ihracatın tek ayak olarak ele alınmaması gerektiğine dikkati çekerek, "İhracatı tek ayaklı ve sadece mal olarak ele aldığımız zaman başarı şansımız az oluyor. İhracatta en önemli şey, zaman ve malın maliyetini düşürmektir. Bu da lojistikten geçiyor. Dünya bu gerçekle çalışıyor." dedi.Dubai pazarının dünya ülkelerinin serbest pazarı durumunda olduğunu ifade eden Gürdoğan, şunları kaydetti:"Dubai'ye mal getirmemiz, oraya sadece mal satmamız anlamı taşımıyor. Dubai'ye mal satmak demek, o pazara getirdiğiniz malları, Dubai'ye gelen dünyadaki diğer ülkelere de satmak demek. Dubai dünyanın alışveriş ettiği ortak bir pazar durumunda. Bugün Dubai'ye gittiğiniz zaman dünyanın dört bir yanından oraya mal geldiğini görüyorsunuz. Biz Türkiye'nin orada istenilen seviyede olmamasının eksiklik olduğunu düşünüyoruz. Türk mallarını, Dubai pazarına ve oradaki diğer ülkelerin malları arasına soktuğumuz zaman, Türkiye'nin dünya pazarına açılması için lojistik üstünlüğümüzü de kullanarak, söz sahibi olabileceğimizi düşünüyoruz. Bu kapsamda da çalışmalarımızı sürdürüyoruz.""Her yerde pazarı çeşitlendirmeyi amaçlıyoruz"Gürdoğan, yeni pazarlarının Avrupa ve Ortadoğu olduğunu anlatarak, "Ama bunlar yeterli değil. İstediğimiz rakama ulaşmamız için İran'da var. Biz bunları düşünürken, her yerde pazarı çeşitlendirmeyi de amaçlıyoruz. Pazarı çeşitlendirirken, pazardaki miktarı şimdiden söylemek gerçekçi olmaz ama başlamak her şeyden önce gelecek adımların miktarının da yükselmesine sebep olacaktır. Onun için de o adımları atarken, diğer ülkelerle rekabet etmek için lojistik üstünlüğümüzü kullanmak gerekir. Lojistik üstünlüğümüzü kullanmanın rekabet şansımızı artıracağını ve lojistikle Türkiye'yi bir adım öne geçirebileceğimizi düşünüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.Amaçlarının bütün pazarlara yayılmak olduğunu dile getiren Gürdoğan, "Diğer gelişmiş ülkeler gibi her pazarda var olmayı hedefliyoruz. Rusya krizinden sonra hedefimizden sapma olmaması için araştırmalar yaparak, kalitemizle ve fiyatımızla diğer ülkelerle rekabet edebilecek ortamları oluşturup, o pazarlara girmemiz gerektiğini düşünüyoruz." diye konuştu.
Rakamlarla değil nitelikli büyüme
Türkiye ekonomisinin AK Parti'nin iktidara gelmesiyle birlikte özellikle son 14 yılda ciddi bir gelişme içerisinde olduğunu belirten Ak Parti Ekonomi İşleri Başkan Yardımcısı Dr. Resul Kurt, ülkemizin 2002 öncesinde IMF boyunduruğu takılıp diz çöktürülmüş, vatandaşların büyük bir bölümünün açlık ve yoksulluk içerisinde olduğu, işsizliğin, yolsuzluğun, batık bankaların kol gezdiği, emekli maaşı ödenmesi için IMF'ye el avuç açıldığı, fakir fukaranın muayene ve ameliyat olamadığı, muayene olanların büyük bölümününse ilaç alamadığı ve büyümenin ekside olduğu günlerden bugün dünyanın en büyük 17. ekonomisi konumuna gelindiğini söyledi.
Söz konusu süreçte AK Parti ekonomi politikalarının çok büyük etkisinin olduğunu söyleyen Dr. Kurt, “Yatırım, üretim ve istihdam imkânlarının geliştirilmesi ile ilgili önemli çalışmalar yapılıyor. Hükümet bu konuda gayet istikrarlı bir şekilde ilerliyor. Önceki dönemler ile Ak Parti dönemi arasındaki en büyük fark da bu. Rakamlarla değil, nitelikli büyüme yaşanıyor" dedi.
 
İstikrar ekonomiyi olumlu etkiler
Kriz olmadığı sürece en kötü halde bile Türkiye'nin yüzde 3-4 civarında büyüdüğünü söyleyen İstanbul Ekonomik Araştırmalar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Hüseyin Bilgin, “1 Kasım seçimlerinden sonra yeniden siyasal istikrar sağlandı, seçimsiz bir 4 yılda yeniden hızlı bir büyüme patikasına girilmeli derken, bu sefer ne yazık ki jeopolitik riskler ön plana çıkmaya başladı" ifadelerini kullandı.
Her zaman güçlü bir siyasal istikrarın ekonomiyi olumlu etkileyeceğini belirten Prof. Dr. Bilgin, “Başkanlık sistemi veya siyasal istikrarı artırıcı başka modeller bu çerçevede tartışılabilir ve değerlendirilebilir" dedi.
Rusya'ya karşı yeni güzergah 
991Rusya'ya karşı yeni güzergah
Türkiye sınır hattını defalarca ihlal eden Rus savaş uçaklarının vurulmasının ardından iki ülke arasında başlayan diplomatik kriz sürüyor. Bu süreçte Rusya birçok ekonomik yaptırım uygularken, Türkiye ise alternatif yollara başvurdu. Dış ticarette güvenli rota arayışları gündeme gelirken, Ekonomi Bakanlığı geçtiğimiz hafta yaptığı Türkmenistan ziyaretinde 'Hazar koridoru' vurgusu yaptı. Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş konu ile ilgili olarak "Bugün Türk dünyasını lojistik anlamda birleştiren bir yola ihtiyacımız var. Bu yol, Hazar koridorudur" ifadelerini kullandı.Entegrasyonu sağlayan ülke Türkiye Asya ve Avrupa'yı Hazar Denizi üzerinden bağlayacak bu hattın önemli bir bölümünü Orta Asya ülkeleri oluşturuyor. Türkiye ile işbirliğinde ise Türkmenistan, Kazakistan ve Azerbaycan başı çekiyor. Birçok ülke bu koridora büyük önem veriyor ve yatırım yapıyor. Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Ham Petrol Hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) Doğalgaz Boru Hattı, Hazar Geçişli Doğalgaz Boru Hattı, Trans Anadolu Boru Hattı (TANAP) yapılan yatırımlar arasında yer alıyor. Ayrıca Hazar koridorunun altyapısını geliştirecek bu yatırımlar, Çin'e kadar uzanacak ve Türkiye'nin konumunu güçlendirecek. Dünyanın konuştuğu proje TANAP Azerbaycan'ın Hazar Denizi'ndeki Şah Deniz-2 Sahası'ndan çıkarılacak doğal gazı Türkiye'ye ve Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşıyacak olan Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi'nde (TANAP) ilk gaz akışının 2018'de başlaması planlanıyor. Türkiye'nin Gürcistan sınırında Ardahan ili Posof ilçesi Türkgözü köyünden başlayan proje, Ardahan, Kars, Erzurum, Erzincan, Bayburt, Gümüşhane, Giresun, Sivas, Yozgat, Kırşehir, Kırıkkale, Ankara, Eskişehir, Bilecik, Kütahya, Bursa, Balıkesir, Çanakkale, Tekirdağ ve Edirne olmak üzere 20 il, 67 ilçe ve 600 köyden geçecek. Yunanistan sınırında Edirne'nin İpsala ilçesinde son bulacak proje bu noktadan itibaren Trans Adriyatik Doğal Gaz Boru Hattı'na bağlanacak. Ceyhan'dan dünya pazarına Toplam uzunluğu bin 768 km olan Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının, bin 78 km'si Türkiye sınırları içerisinde 10 il ve 330 köyden geçiyor. Bakü'den başlayıp, Ceyhan'da son bulan bir boru hattı ile başta Azeri petrolü olmak üzere bölgede üretilecek petrollerin Ceyhan'a taşınması ve buradan da tankerlerle dünya pazarlarına ulaştırılması planlandı. Bu proje ile Türkiye, geçiş hakkından kaynaklanan ek gelir imkanının yanında, hisse sahibi olduğumuz yatırımlardan da kazanç sağlıyor. Jeopolitik gücünü bu proje ile sağlamlaştıran Türkiye, ayrıca, Türk Boğazları'ndaki aşırı trafik yükünden kaynaklanan geçiş risklerinin en aza indirilmesi açısından da açık ve önemli bir avantaj sağlıyor. Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) Doğal Gaz Boru Hattı Hazar bölgesi gaz kaynaklarının ülkemize ve Avrupa pazarlarına taşınmasını amaçlayan 690 km uzunluğundaki Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) Doğal Gaz Boru Hattı'nda (Şah Deniz Projesi) 2007 yılı Temmuz ayı itibarıyla doğalgaz sevk edilmeye başlandı. Bu proje ile Azerbaycan (Şahdeniz) doğalgazının Gürcistan üzerinden ülkemize taşınması amaçlandı. Hazar Geçişli Doğalgaz Boru Hattı Türkmenistan'dan alınan doğalgazın Türkiye'ye ve Türkiye üzerinden Avrupa pazarına ihracı için Hazar Geçişli Doğalgaz Boru Hattı süreci başladı. Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan doğalgaz krizi, Türkmen doğalgazının yanı sıra Kazak doğalgazının da Hazar geçişli bir boru hattı ile batı pazarlarına ulaştırılması ihtiyacını doğurdu. Bu bağlamda Kazak ve Türkmen doğalgazı, Hazar Denizi altından döşenecek bir boru hattıyla Azerbaycan'a ve ardından ülkemize gelecek. Türkiye enerji üssü olacak Önemli ticaret ve ulaştırma güzergâhlarının kesişme noktasında yer alan Hazar bölgesi, AB ülkelerinin enerji kaynakları açısından birincil konumunda yer alıyor. Bu ülkelere komşu olması sebebiyle stratejik konumda yer alan Türkiye, AB ile Hazar bölgesi arasında enerji entegrasyonu sağlıyor. Türkiye'nin üretici ve tüketici ülkeler arasında yer alması, hiç şüphesiz ülkemize büyük katkı sağlayacak. Yapılacak tüm projeler tamamlandığında Türkiye'nin küresel enerji güvenliğine katkısı daha da artacak. Öte yandan yaşanan gelişmeler Türkiye'nin artık enerji akışı sağlayan ülke değil, enerji üssü olmasını sağlayacak.
Rusya Türkiye'ye bağımlı
Rusya ile yaşanan uçak krizinin ardından ekonomik yaptırımlara değinen Prof. Dr. Karagöl, ekonomik ilişkilerin bozulmasının Türkiye'den ziyade Rusya'yı daha fazla olumsuz etkilediğini vurguladı.
Bugün Rusya ile yaşanan gerilimin temelinde esasen halkını her türlü sadist ve aşağılık yöntemlerle katleden Suriye rejimini ayakta tutmak için Rusya'nın bütün askeri ve siyasi gücünü kullanmasının yattığını söyleyen Dr. Kurt ise, “Uçak krizi olmasaydı da Rusya tarafından bir başka bahane mutlaka bulunacaktı" ifadesini kullandı.
Dr. Kurt sözlerini şöyle sürdürdü: “Küreselleşme içerisinde, sadece bir ülkenin diğerine bağımlılığından söz etmek mümkün olmuyor. Türkiye, bazı alanlarda Rusya'ya bağımlı gibi gösteriliyor olsa da, aynı görüş ile Rusya'nın da Türkiye bağımlılığı bir gerçektir. Bugün Rusya'da domatesin, limonun tane ile alınabilmesi, birçok meyve ve sebzenin mutfağa giremeyişi bundan Rusya'nın da oldukça etkilendiğini göstermektedir.
Türkiye'de ise, alternatif pazarlara yönlendirmeler yapılarak bu etki azaltılmaya başladı. Özellikle hem Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, hem Başbakanımız Sayın Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu ve Ekonomi Bakanımız Sayın Mustafa Elitaş'ın ihracatı artırmak amacıyla yapmış oldukları yoğun yurt dışı programlarının olumlu etkileri kısa zamanda görülmeye başlandı. Çok ciddi yeni alternatif pazarlar açılıyor ve bu da ekonomimizi olumlu etkileyecek."
 
Fotoğraf: Reuters
Prof. Dr. Bilgin ise konu ile ilgili olarak, “Rusya ve bazı komşu ülkelerle yaşanan sorunların ekonomiyi olumsuz etkilediğini, özellikle ihracat üzerinde negatif etkisi olduğunu söylemek mümkün. Ancak Türkiye ekonomisinde herhangi bir krize falan da yol açmaz. Aslında, jeopolitik risklerin, Türkiye'nin bazı komşu ülkelere mal satamamasından çok daha fazla ekonomiyi etkilediğini söylemek gerekir. Dolayısıyla jeopolitik risklerin etkilerini azaltıcı politik ve ekonomik adımların atılması lazım" dedi.
Türkiye tarihi kara bir geçmişe sahip
Türkiye'nin 2023 hedefleri içerisinde ilk 10 ekonomi içerisine girme hedefleri adım adım ve planlı şekilde ilerliyor. Bu hedefe ulaşmak için yapılması gereken temel çalışmaları değerlendiren Prof. Dr. Karagöl, “Türkiye'nin ekonomide geçen 14 yılda elde ettiği kazanımları bir üst seviyeye çıkarması için ekonomideki yapısal problemlere odaklanılması gerekmektedir. Bu bağlamda cari açığın düşürülmesi, katma değerli ürünlerin ihracat içindeki payının artırılması, Ar-Ge'ye ayrılan kaynakların artırılması, ara mal ithalatının azaltılması gibi alt başlıklar önümüzdeki dönemde ekonomi yönetiminin üzerinde yoğunlaşması gereken konu başlıkları olarak ön plana çıkıyor" şeklinde konuştu.
Rusları korku sardı 
Rusları korku sardı
Kamuoyu araştırma şirketi VTsIOM'un yayımladığı "Rusların Tüketim Hassasiyeti"şubat ayı raporuna göre, Ekonomik krizde Rus halkının yüzde 72'si, ekonomik krizin etkilerine çözüm olarak büyük harcamalardan vazgeçilmesi gerektiğini savunuyor. Ocak ayında bu görüşte olanlar yüzde 63 seviyesindeydi.HALKI KORKU SARDIRusya'da halkın yüzde 87'si ise mevcut koşullarda, bankalardan kredi çekmekten korkuyor.Raporda değerlendirmelerine yer verilen VTsIOM Analisti Oleg Chernozub, şunları kaydetti:SATIŞLAR DURMA NOKTASINDA"Ekonomik büyüme açısından tüm sonuçlar uzun süredir bu kadar olumsuz çıkmamıştı. Tüketim alışkanlıklarındaki bu veriler, Rus ekonomisinin bir 'deflasyon çıkmazı'na girmiş olabileceğine işaret ediyor.İnsanlar işlerini kaybedecekleri endişesiyle para harcamaya korkuyor, bu nedenle firmalar ürünlerini satamıyor ve üretimi azaltıyor. Birbirini tetikleyen bu gelişmeler nedeniyle ekonomik büyüme yavaşlıyor ve halk korkularının gerçekleştiğini görüp harcamalarını kısmaya devam ediyor."HARCANABİLİR GELİR DÜŞTÜRusya Federal İstatistik Kurumu tarafından açıklanan verilere göre ise, Rusya'da reel harcanabilir gelir şubat ayında geçen yılın aynı dönemine göre yıllık bazda yüzde 6,9 düşerken, reel gelirler ise geçtiğimiz aya kıyasla yüzde 30,9 arttı.Rusya'da reel harcanabilir gelir şubat ayında geçen yılın aynı dönemine göre yıllık bazda yüzde 6,9 düştü.Şubat ayı ortalama maaş ise aylık 33 bin ruble olarak açıklanırken, geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre ortalama maaşlarda yüzde 5,3'lük bir artış yaşandığı kaydedildi.
Yatırım ve istihdam artışının ihracatla desteklenerek ekonomik büyümenin sağlanması yönünde çok önemli mesafeler alındığını açıklayan Dr. Kurt ise, bir yandan daha fazla yatırım çekilerek çalışan/istihdam sayısı ve buna bağlı olarak vergi ve sosyal güvenlik gelirlerinde artış olacağını, öte yandan ihracatta artışla beraber cari açık azalarak ülkede gelişme ve büyümenin toplumun tüm kesimlerine dağıtılmasının sağlanacağını belirtti.
Güçlü bir ekonomi için sağlıklı ve insan onuruna yakışır bir çalışma yaşamının oluşturulması gerektiğini söyleyen Dr. Kurt sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye tarihi bu konuda kara bir geçmişe sahip olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak sağlıklı çalışma koşulları için gerek uluslararası gerekse ulusal mevzuatta büyük dönüşümler sağlandı. İş sağlığı ve güvenliği açısından devlet katılımcı bir model sağlanarak çalışma koşulları daha güvenli hale getirildi ve getirilmeye devam ediliyor. Yine bu konuda Mesleki Yeterlilik Kurumu'nun son yıldaki çalışmaları da mesleklerin uluslararası ve ulusal anlamda gerek yeterli eğitime kavuşturulması gerekse de iş sağlığı ve güvenliği eğitimi almaları yönünde.“
 
Türkiye'nin 2023'e kadar ilk 10 ekonomi arasına girmesi için 2002-2006 performansını yeniden göstermesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Bilgin ise, 1 Kasım sonrası en azından bir 4 yıl hızlı büyüme imkânına sahip görünürken, küresel ve jeopolitik riskler nedeniyle bu patikaya maalesef henüz girilemediğini söyledi. Prof. Dr. Bilgin, “İlk 10 ekonomi hedefine doğru ilerlemek için bir yandan hızlı büyüme, diğer yandan da katma değeri yüksek, inovasyona dayalı ürünlerin üretilmesi, yeni ihracat pazarlarının keşfedilmesi ve enerjide dışa bağımlılığı azaltıcı alternatiflerin geliştirilmesi şart" ifadelerini kullandı.
Barış ortamını bozmak için fırsat kolluyorlar
Ülkemizde son dönemde izlenen çoğulcu ve kapsayıcı politikalarla tüm Türkiye halkını kucaklayıcı bir duruş sergilendiğini söyleyen Prof. Dr. Karagöl, “İktidarın uzun yıllar tek bir parti hükümeti tarafından yürütülmesi sayesinde oluşan istikrarlı gidişat sayesinde ve Türkiye'nin yönetimde sağladığı birlik ve düzen, herhangi bir marjinal grubun sızıntısına mahal vermeyecek güçte" dedi.
Türkiye'de büyük bir istikrar ve demokratikleşme eğilimi bulunduğunu dile getiren Dr. Kurt ise, “Türkiye eski Türkiye değil, AK Parti döneminde ciddi bir demokratikleşme ve ekonomik kalkınma sağlandı. Terörist faaliyetlerde bulunan ve ülkeyi bölmek, kaos ortamı oluşturmak için her türlü hile ve oyuna başvuran marjinal ve illegal yapılar bu demokratikleşme ortamından faydalanıyor" ifadelerini kullandı.
Dr. Kurt sözlerine şöyle devam etti: “Bugün keskin bir kırılma olduğu görüyoruz, bir tarafta Ortadoğu'da menfaatlerini korumak için her türlü ahlaksızlığı ve insanlık dışı tutum ve davranışı sergileyen ülkeler, öbür yanda da maalesef yurt içinde de diktatör Esad rejimiyle işbirliği yapan, eli kanlı PYD/PKK terör örgütlerine ve bunların siyasi işbirlikçilerine destek ve arka çıkan, adeta Rusya'nın avukatlığına soyunan, ülkemizdeki huzur ve barış ortamını bozmak ve gerginlik çıkarmak için fırsat kollayanlar var."


Bu haber 1,163 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.








    BİZE ULAŞIN: info@resulkurt.com
    TWİTTER/resulkurt34

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,480 µs